8. 'Paraya değil zekaya tamah edeceksin.'

6.9K 461 125
                                    

8.Bölüm;

'Paraya değil zekaya tamah edeceksin.'

Güven.

Özgüven.

Güvenme duygusu. Kişinin kendine olan güveni. Kadınların yüzde doksanında bulunmayan o muhteşem his. Neden kadınlar kendine güvenemez?

Çünkü bir yer de mutlaka sağlam bir darbe yemiştir.

Seni seviyorum ama!

Ama ne?

Ama korkuyorum.
(Çünkü daha önce olmadı.)

Ama cesaret edemiyorum.
(Çünkü daha önce cesaretim kırıldı.)

Ama ya acırsa.
(Çünkü daha önce çok canım yandı.)

Ama terk ederse.
(Çünkü daha önce terk edildim.)

Ama ya üzerse.
(Çünkü daha önce çok üzüldüm.)

Ama ya aldatırsa.
(Çünkü daha önce aldatıldım.)

Bu liste böyle uzayıp gider. Hemde nasıl gider. Bir sorsalar kadınlar. Ne amalar çıkar içlerinde.

Çünkü özgüveni olamayan kadının aması vardır. Kalbinde sızısı vardır. Kedine güvenemeyen kadın karşısındakine de güvenemez. Kadının hayatı güven üzerine kuruludur halbuki. Önce babaya, abiye ya da erkek kardeşe güveniriz. Önemlidir kadın için güvenmek. Gözü kapalı sırtını dönebilmek. Hayatımıza giren her yeni kişiyle güven sınırları daralır kadının. Herkese güvenmek istemez kadın. Her erkek güvenilir gelmez.

Her erkeğe güvenilmez.

Ve bir kez kırılan güven bir daha asla geri gelmez. Hep bir ama olur hayatında kadının.

Dilber elindeki çaydan yudum alırken bir yandan da biraz ilerisinde oynayan çocuklarını izliyordu. Odalarını, Dilber'in odasını dağıttıkları yetmiyormuş gibi şimdide oyuncaklarını konağın avlusuna dağıtmışlardı.

Bir gözü sürekli telefonun saatine, her on saniyede bir bakıyordu. Diyar'ı arayıp nerde kaldın? dememek için kendisini zor tutuyordu. Acaba kız kardeşini babası mı çağırtmıştı. Yine yeni bir zengin görücü kriziyle uğraşmak zorunda mı kalacaktı? Üniversitede son senesiydi Diyar'ın. Üç senedir Dilber'in gözü kapalı, kardeşinde zerre aklı kalmadan Mardin'de okuyordu Diyar. Bir gün Dilber'den habersiz iş yapmamış, sürekli aramış, uzun uzun anlatmıştı okul hayatını ablasına. Dilber'de kardeşinin üniversite hayatını hayallere dalarak dinlerdi.

Konağın kapısı açılırken önce Candar içeri girdi. Geride kalan elinde büyük, siyah bir kol çantası vardı. Dilber tanıyordu o çantayı. Diyar'a birkaç ay önce bizzat kendisi almıştı. Tahmin edildiği gibi Candar'ın peşinden içeri Diyar girdi.

Kumral saçları tıpkı ablasınınkiler gibi uzundu. Gür saçları kalın bir örgü ile beline kadar inmiş güneş vuran yerleri röfleliymiş gibi duruyordu. Ablasının aksine uzun boylu hafif balık etliydi Diyar. Dilber'e nazaran annesine daha çok benziyordu. Yuvarlak yüzlü yine Dilber'in aksine daha dolgun hatlara sahipti. Dilber'in güzel elalarının yanında Diyar'ın su yeşiline benzeyen göz rengi bakanda tekrar bakma isteği uyandırırdı. Kumral kaşları pek belli olmasa da güzel bir yüze sahipti.

Güzelliği kadar akıllı bir kızdı Diyar. Ablasının ona sunduğu imkanların farkındaydı. Kendinden emin attığı adımlarından özgüven fışkırıyordu. Çünkü onu yetiştiren ablasıydı.
Dilber ilmek ilmek işlemişti genç kızı.

Paraya değil zekaya tamah edeceksin.

Kendi ayaklarının üzerinde duracak, kimseye boyun eğmeyeceksin.

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now