40.Bölüm SUÇLU

14.8K 550 172
                                    

40.Bölüm SUÇLU
Bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.'

"Hiçç!" Çağrı bana anlamsızca bakarken elim ayağıma dolanmış bir şekilde ne diyeceğimi bulamamıştım.

"Senin burada ne işin var?" diyerek bir anda sordum. Çağrı güler gibi oldu ve yanıma gelip elimi tuttu. "Güzelim iyi misin bembeyaz oldun. Hem ne demek benim burada ne işim var sana bakmaya geldim ve sen Emre'nin odasından çıkıyorsun!" Yutkunarak kafamı salladım.

"Ben şey abimin evleneceği kıza bakacaktım ama şey odayı bulamadım. Hem burası Emre'nin odası mı?" Çağrı kafasını salladı. "Evet güzelim Emre'nin odası." diyerek elimi tuttu ve ilerlemeye başladı.

"Çağrı geline bakacakt-" Çağrı konuşmamı bile izin vermeden aşağı doğru inmeye başladı. "Abinler sokağa girdiler aşağıda olmamız gerekiyor." dediğinde bir şey diyemeden kafamı salladım.

Aşağı indiğimiz zaman Emre ters ters bana bakıyordu. Sözde abimin yanına ajan olarak kuzenini bırakacaktı öyle mi.
Peki ben buna izin verir miydim? Tabii ki de hayır.

Çağrı kolunu omzuma atarak beni kendisine çekti. Diyorum ya bir soğuk bir sıcak doğru düzgün ne aile ilişkim vardı ne de karı koca ilişkim vardı. Çağrı'yı çok seviyordum. Bana karşı duygularının olduğunu ve beni sevdiğini de biliyorum ama aramızdaki ilişki çevremizden dolayı ilerleyemiyordu ya da herhangi bir şey oluyor ve aramız açılıyordu. En çok da Fethiye kişisinden tabi.

Buna bi son vermemiz gerekiyordu.

Gelen davul sesleri ile konaktaki herkes ayaklanmıştı girişteki yoğunluk istemsizce benim nefes almamı engeller gibiydi, daralıyordum. "Çağrı çok boğucu burası!" diye fısıldadım.

Çağrı bana baktı kaşlarını çatarak. "İyi misin?" Dedi telaşla, kafamı salladım. Çağrı benim dediğime aldırış etmeden ilerlemeye başladı. "Bu sıralar sende bir şey var ama hayırlısı." dediğinde ters ters baktım. Acaba bende ne olabilir?Hayır yani her şeyin suçlusu ben miyim?

"Nefes bile alamıyorum o kadar insanın içinde illa onların yanında mı durmam gerekiyor, anlamadım?" diye sertçe konuştum. Çevremizdeki insanlar bize bakarken Çağrı gözlerini kapatıp derin derin nefes alıyordu.

Kollarımı birleştirip kafam başka bir tarafa çevirdim. Bu sefer de Yusuf denen o adamla göz göze geldim. Ona da ters ters bakıp konağın girişine doğru kafamı çevirdim.

Abim yanında amcamlar ve arkasında onlarca insan ile birlikte konağa giriş yapmıştı. Gözlerimizin birbirine değmesiyle aramızda çokça konuşma geçti, destanlar yazıldı belki de ama biz ikimiz de konuşmuyorduk.

Sadece birbirimize bakmıştık. En acısı da aramızdaki mesafeyi bilmekti. Bu mesafe, bu çizgi bizi mahvediyordu ve mahvetmeye devam edecekti.

Önceden iyi olduğumuz insanlarla sonradan kötü olmak ve kötü olduğunda göz göze gelmek birçok şeye anlam ifade ediyordu.

Geçmişte yaşadığın onca anıyı, geçmişte verilen ve gerçekleşmesi beklenen onca söz göz önüne geliyordu aslında. Kim bilir kimler gerçekleştiriyordu o sözleri ama biz gerçekleştirememiştik, gerçekleştiremeyecektik de.

Gözlerimi kaçırıp elimdeki yüzüklerime bakmaya başladım. Çağrı'nın bana aldığı yüzükler parıl parıl parlıyorlardı. Aramızdaki sevgi elbette bir yüzükten ibaret değildi ama biz aşkımızın sözünü bu yüzükle vermiştik. İstemsizce dudaklarım kıvrıldı. Kocamı seviyordum ben.

KIRMIZI KUŞAK Where stories live. Discover now