9• in Studio

141 26 104
                                    

"Evet, bu akşam nereye gidiyoruz yakışıklı surat?"

Jeff'e yandan bir bakış attım ve güldüm. Haftasonu yemek için söz verdiğimi yeni hatırlamış olsam da Jeff bunu unutmamış, direkt hatırlatmayı da ihmal etmemişti tabii.

"Bilemiyorum yemek düşkünü, nereyi istersiniz?" dediğimde sahte bir alınganlıkla bana baktı. "Şu hâle bak, ben sana nasıl hitap ediyorum? Bir de sana bak." dediğinde kıkırdadım. "Tamam, tamam. Ama sen seç çünkü aklıma hiçbir yer gelmiyor." dediğimde bir süre düşündü.

"Buldum! Hani şu gittiğimiz suşi restoranı vardı ya, Watermelon Sugar çalmıştı hatta. Hatırladın mı?" dediğinde gergince yutkundum. Hatırlayıp hatırlamadığımı sorması son günlerde yaşadıklarıma bakıldığında oldukça ironikti.

"Evet, evet." dedim mırıldanarak. Jeff hevesle başını salladı. "Bayağı iyiydi. Sana da uyarsa yeniden gidelim." dediğinde bu fikrin ne kadar iyi olduğunu düşünmekle meşguldüm. Lenora bunu yanlış yorumlayabilirdi, belki. Sonuçta, Los Angeles yemek yenecek binlerce yer ile doluydu ve yeniden oraya gitmemi yanlış anlayabilir, onu görmek için bahanelere sığındığımı düşünebilirdi. Gerçi, onu görmek istemiyor da değildim. Ama benim hakkımda kötü düşüncelere sahip olmasını da istemiyordum.

"Siktir." dedi Jeff hayretler içerisinde. "Yaptın, değil mi?" dediğinde anlamamış bir şekilde ona baktım. "Neyi?" Jeff inanamıyormuş gibi kafasını iki yana salladı ve kahkaha attı. "Yeşil çay hakkımı sonraya saklamak istiyorum." dedi beni taklit eder gibi daha ağır bir ses tonuyla konuşurken. Gözlerimi kaçırmam söylediklerini onaylarken yeniden kahkaha attı. "Ve bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Düğününüze çağırırsın ama, değil mi?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Çocuğumuz bile oldu, haberin yok." dediğimde keyifle kıkırdadı.

"Her şeyi anlatıyorsun, çabuk." dediğinde iç çektim. "Anlatacak bir şey yok ki." dediğimde başının arkasına koyduğu yastığı alıp bana fırlattı. "Yemin ederim şu yastığı kafana monte ederim Harry. Suşi restoranı der demez uzaklara daldın gittin. Yeşil çay diyorum, gözlerini kaçırıyorsun. Belli işte, var bir şeyler. Anlat." dediğinde bir süre sessiz kalsam da en sonunda Jeff'in bana fırlattığı yastığı ona geri fırlatıp konuşmaya başladım.

"Abartılacak hiçbir şey yok. Stüdyodan çıktığımda Lenora'yı gördüm." dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Bizim masamız için servis yapan genç kadın." dediğimde keyifle sırıttı. "Bakıyorum da, ismini de öğrenmişsin." dediğinde abartıyla gözlerimi devirdim. "Değil mi ama? Ne büyük bir bilgi." dediğimde bana aldırmadan sırıtmaya devam etti.

"Dediğim gibi, stüdyodan çıktığımda sokakta onu gördüm. Ağabeyi o sokaktaki evlerden birinde yaşıyormuş. Ben de onu bırakmayı teklif ettim. Başta reddetse de en sonunda kabul etti ve onu restorana bıraktım." dediğimde tepkisini ölçmek adına durdum. Keyifle beni dinlemeye devam ediyordu. "Sonrasında bana Daisy'den bahsetti. Yeğeninden. Gece uyuyamadığında Fine Line dinliyormuş." dediğimde oldukça güçlü bir kahkaha attı. Dayanamayıp onun gülüşüne güldüğümde nefes nefese kalmış bir şekilde gülmekten yaşarmış gözlerini sildi.

"Pedagog falan gerekliyse benim bir tanıdığım var-" dediğinde sözü kahkahasıyla kesilmişti. "Tanrım, Jeff." dedim sitemle. "Devam et, çok eğleniyorum." dediğinde elimde olmadan kıkırdadım.

"Lenora da benden Daisy için fotoğraflı bir imza istedi. Doğum günü yaklaşıyormuş. Tabii, yanımda bir fotoğraf olmayınca sonra yeniden restorana gitmek üzere vedalaştık." dediğimde gözleri büyüdü. "Bir dakika, bir dakika. Kaç gün oluyor bu olalı?" dediğinde düşünürcesine gözlerimi kıstım. "İki haftadan fazla sanırım. Evet, evet. Fazla." dediğimde az önce fırlattığı yastığı yeniden fırlattı. Bu sefer daha sert fırlatmıştı tabii. "Sikeyim seni aptal. Kimseye anlatmadın mı bunları gerçekten? Neden daha önce anlatmadın?" dediğinde bir şey demek için ağzımı açsam da "Neyse, devam et." diyerek beni susturmuş ve anlatmaya devam etmeme sebep olmuştu.

Daylight || H.S.Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz