20• in the House

99 24 79
                                    

"Harry."

Ne demek istediğini anlayarak kıkırdadım. Arabayı evimin girişine doğru sürmeye devam ederken Lenora beni izlemeye devam ediyordu. "Sanırım bazen senin ünlü olduğunu, özür dilerim, çok ünlü olduğunu, unutabiliyorum." dediğinde evimin otoparkına arabayı park etmiştim. Kendi kapımı açıp inerken o da arabanın arka koltuğundaki çantasını almakla meşguldü.

"Evime hoş geldin." dedim kapısını açıp gülümserken. Gülümsememe karşılık verip arabadan inerken dudaklarından sevimli bir kıkırtı kaçtı. "Ev?" dedi sorar gibi. "Lenora." dedim kafamı iki yana sallarken ama gülmeden edememiştim. "Ne? Burası ev ise ben evsizim, Harry. Sadece söylüyorum." dediğinde her ne kadar gözlerimi devirsem de güçlü bir kahkahayı da engelleyememiştim. "Sonuç olarak, her ne kadar kabul etmesen de, evime hoş geldin." dedim otoparkı kapatıp bahçede ilerlemeye başladığımızda.

Bir yandan bavulunu sürüklüyor bir yandan da kısa bakışlarla etrafı inceliyordu. Sessizliği bozmak adına ona etrafı tanıtmaya karar verdiğimde belli belirsiz boğazımı temizledim. "Burası bahçe. Şu tarafta havuz var, istediğin gibi kullanabilirsin." dediğimde Lenora işaret ettiğim yere bakmış ve gülümseyerek başını sallamıştı. "Bavulunu bırakır mısın? Arka tarafı da göstermek istiyorum." dediğimde benim de yaptığım gibi bavulunu evin kapısının önüne bırakmış ve hevesli adımlarla beni takip etmişti. Arka bahçe bu eve dair en sevdiğim şeylerden biriydi. Şehir merkezine uzakta kaldığımız için geceleri beliren ışıkları izlemek çok hoştu. Yine, biraz uzak olsak da, Brighton Plajı güzel maviliğini belli edecek mesafemizdeydi. Dolayısıyla tüm bu hoş manzarayı izleme şansı sunan arka bahçemdeki ahşap masa ve sandalyeler huzur vericiydi.

"Aman Tanrım." dedi Lenora yüzünü aydınlatan bir gülümseme eşliğinde. Sabah saatlerinin sonuna yaklaşıyorduk ve bulunduğumuz yerden bakışlarımızı uzağa çevirdiğimizde görebildiğimiz, olabilecek en açık tonda maviliğe sahip gökyüzü ve Brighton Plajı'nın görüş açımızda kalan belirgin maviliği gerçekten çok hoştu. Lenora hayranlık içeren bakışlarını uzaklarda gezdirirken ona eşlik etmekten kendimi alamadım. "Burası favorim." dedim konuşmamla beraber bakışlarını bana çeviren Lenora'nın manzaramızdaki mavilerden daha güzel mavilerine bakarken. "Çok hoş." dedi ahşap masa ve sandalyelere de baktıktan sonra. "Sen yokken tüm gün nerede olacağım belli oldu." dediğinde gülümsedim.

Birkaç dakikalığına bahçede ağır adımlarla dolaştıktan sonra yeniden ön tarafa geçmiş ve kapıya bıraktığımız bavullarımızın yanına ulaşmıştık. Anahtarı çıkarırken Lenora da sessizce ama gülümseyerek beni bekliyordu. Anahtarı çıkarmam ve kapıyı açmamla geçen birkaç saniyenin sonunda beyaz rengin hâkim olduğu antre, bizi karşılayan ilk şey olmuştu.

"Öyleyse-" dedi Lenora sevimli bir gülümseme dudaklarında yer bulurken. "Harry'nin evindeyim." dedi kollarını iki yana açarken. "Yani, 'Harry'nin malikanesi' demek her ne kadar daha doğru gelse de-" dedi muzip bir gülümseme ile omzunu silkerken. Daha öncesinde de "Harry'nin evi kulağa çok güzel geliyor." dediğinde içimde garip ama oldukça hoş bir duygu belirmişti. Bu sefer o duygu, artık eskisinden de yakındaymış gibi daha gerçekçi bir his hâlini almış ve birkaç saniyeliğine duraksamama neden olmuştu. Aslında, oldukça basit bir ifadeydi söylediği. Belki söyleyiş tarzının uyandırdığı bir histi. Belki de bunun tek sebebi Lenora'nın varlığıydı. Yine de dudaklarımdaki tebessümü silmeden elimi içeri doğru uzattım. "Hoş geldin, Lenora."

Bavulunu sürüklemeye devam ederken içeri girmiş ve çok beklemeden ben de arkasından içeri girerek kapıyı kapatmıştım. Kapıyı kapattığım an aslında en başından beri burada olduğunu bildiğim bir gerçek daha kendini göstermişti. Lenora, buradaydı. Benim evimde, benimle birlikteydi ve bir süre burada kalmaya devam edecekti. Yine, aslında kulağa oldukça basit gelen bu gerçek, içimde sürekli kendini hissettirip duygularla dolu bir esinti hâlini alan duruma eşlik etti. Bunu güvenmediği biriyle yapmayacağını biliyordum. İnsanlar arasındaki her ilişkinin en önemli parçalarından birinin 'güven' olduğunu düşünen biri olarak bunun farkındalığı ise dudaklarımdaki tebessümün yeni bir sebebi oluyordu.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now