26• Life Hacks

97 25 80
                                    

Karavanın kapalı olan store perdelerine rağmen içeriyi sıcak bir tonlamayla aydınlatan güneş ışıkları Lenora'nın yüzüne düşerken hafifçe tebessüm ettim. Huzurla kalkıp inen göğsü derin bir uykuda olduğunu gösterirken uyanalı yalnızca birkaç dakika olduğu için onu izlerken kendimi yeniden uykulu hissettim. Bal köpüğü saçları yastığın üzerine yayılmış ve tatlı rengi güneş ışıklarının altında oldukça naif bir tona bürünmüştü.

Ellerinden biri yanağının altındaydı ki uçak yolculuğunda uyuyakaldığında da böyle uyuduğu için bunu tebessüm ederek izledim. Diğer eli ise onu rahatsız etmemek için hafifçe kalkıp inen göğsümün üzerindeydi. Utangaç tonlamalarla kaplanmış "İyi geceler." dilekleri sonrasında birbirimize sırtımızı dönerek uyuduğumuz gecenin sabah olduğunda bu hâle gelmesi her ilişkinin biraz olsun yaz dizisi klişeliğine sahip olması gerektiğini gösterir gibiydi.

Açık tonlardaki kirpikleri güneş ışınlarının etkisi ile sarı bir tona bürünürken uyumadan önce kullandığı dudak kremi dudağının pembe tonuna hafif bir donukluk katmıştı. Bir süre onu izlemekle yetindim. Uykusunu bölmemek için yavaşça elini göğsümden çekip doğrulduğumda hafifçe kıpırdanmış ama uyanmamıştı. Engel olamadığım bir tebessüm ile yerimden kalkıp banyoya ilerledim. Dişlerimi fırçalayıp soğuk suyun beni ayıltmasına izin verdiğim birkaç dakikanın sonunda Lenora'nın hâlâ uyuyor olabileceğini düşünerek yavaşça çıktım banyodan. Mutfak kısmına ilerleyip fazla ses çıkarmamaya çalışarak dolaptaki moka potu aldım.

Küçük bir tencereye koyduğum yumurtaları haşlanması için ocağın üzerine bıraktığımda moka pot için de su kaynatmaya başlamıştım. Dolaptan yuvarlak, büyük ve beyaz tabakları çıkarırken ses çıkarmamak için ayrı bir çaba harcıyordum ve şimdilik başarılı olduğum da söylenebilirdi. Mini buzdolabını açıp peynir, domates, biber ve salatalıkları çıkarıp servis yapmaya başladığımda su da kaynamıştı. Moka potun alt su haznesine kaynamış suyu koyup daha öncesinde yerleştirdiğim kahve ile dolu hazne ile kapattım. Moka potu kendi hâline bırakıp kahvenin demlenmesini beklerken dilim ekmekleri kızarmaları için makineye atmış ve bakışlarımı Lenora'ya çevirmiştim. Hafifçe kıpırdanıp elleriyle gözlerini ovuşturuşunu izlerken kıkırdadım. Gözlerini açıp bakışlarını bir süre bulunduğu alanda gezdirmiş ve olduğum tarafa dönmüştü. "Günaydın." dedim gülümseyerek. Dudaklarında beliren tebessümle yerinden kalkıp yanıma adımladı. "Günaydın, sevgilim." dedi uzanıp yanağıma bir öpücük kondururken.

Gülümseyerek kollarımı ona sardığımda hızla sarılışıma karşılık vermişti. Omzuna bir öpücük kondurup geri çekildiğimde kıkırdadı. Bakışlarını tezgahın üstündekilere çevirdiğinde dudaklarını büzdü. "Eline sağlık. Keşke uyandırsaydın beni de." dediğinde gülüp omuz silktim. Lenora banyoya ilerlerken ben de haşlanmış yumurtaları soyup dilimleme ve tabaklara koyma işlemine geçmiştim. Moka pot çınlamaya benzeyen itici bir sesle kahvenin demlendiğini duyururken dolaptan iki kupa almış ve onları da tezgahın üstüne koymuştum.

Karavandan çıkıp ılık ve aydınlık olan havayı izledim. Etrafta neredeyse kimse yoktu. Görüş açımda kalan ama yakın olmayan yürüyüş alanındaki kişiler dışında park boş sayılırdı. Bagaja ilerleyip kamp masasını ve sandalyelerini çıkardığımda Lenora da karavanın açık olan kapısından başını uzatmış ve beni izlemeye başlamıştı. "Hey." dedi keyifli bir tınıyla. "Tabakları getiriyorum öyleyse." dediğinde gülümseyerek onayladım. Masa ve sandalyeleri karavanın arkasında olacak şekilde yerleştirdiğimde Lenora da hazırladığım kahvaltı tabaklarını getirmişti. İçeri geçip moka pottaki kahveleri kupalara doldurup Lenora'nın kahvesine biraz şeker attığımda çatalları ve bıçakları da alarak karavandan çıktım. Bu, birlikte yapacağımız ilk kahvaltı değildi ama içimdeki çocuksu heyecan aksini kanıtlamaya çalışıyor gibiydi.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now