22• Cinema

113 24 83
                                    

Mutfak, akşam saatlerinin gelmesi ile zorunlu bir hâl alan beyaz ışığın etkisiyle aydınlanırken haşlanmış makarnaları hazırladığımız kremalı sosla birleştiren Lenora'yı izledim. Sarı renkli yüzüğünü kirlenmemesi için çıkarıp tezgahın üstüne bırakmıştı. Alışverişten döndükten sonra her ne kadar dışarıdan yemek sipariş edebileceğimizi söylemiş olsam da ısrar etmiş ve basit bir şeyler de olsa hazırlayabileceğimizi söylemişti. Aldığımız mango aromalı gazlı içecek her ne kadar buzdolabında yeteri kadar soğumuş olsa da buzluktaki küçük kare buz parçalarından bardaklara üçer tane koyup yeniden Lenora'ya döndüm. Dizinin biraz üstünde sonlanan siyah şortunun üzerine giydiği beyaz tişortünün yakasını öne doğru çekiştirip makarnaları birkaç kez daha karıştırdıktan sonra bana döndü. Maviler, zaten onun üzerinde olan bakışlarımla buluştuğunda dudaklarında hazırlıksız yakalanmış olmanın verdiği şaşkın ama sevimli bir gülümseme kendine yer bulmuştu.

"Tabakları verebilir misin?" diye sordu gülümseyerek. Hemen arkamdaki tezgaha koyduğum yuvarlak, geniş ve gri renkli tabaklardan birini ona uzattım ve ben "Yeterli." diyene kadar benim için doldurmasını izledim. Kendisi için de makarnaları tabağa doldururken bakışlarında hevesli bir ifade belirmiş ve kısık sesli bir kahkaha atmama neden olmuştu. Lenora'nın isteği üzerine -ki bu fikir benim de oldukça hoşuma gitmişti- yemeğimizi bahçede yeme kararı almıştık. Lenora içeceklerimizi alıp önden ilerlerken parmaklarım arasına dikkatlice yerleştirdiğim çatallar ve yemek tabaklarımız ile arkasından ilerledim.

Hava artık tam anlamıyla kararmış ve İngiltere'nin aşina olduğumuz serin akşam rüzgarı ılık bir esinti ile karışıp etrafı sarmaya başlamıştı. Arka bahçedeki ışıklar yolumuzu aydınlatırken Lenora bir kez daha karşımızdaki güzel manzaraya bakıp gülümsedi. "Gerçekten, akşamları daha güzelmiş." dediğinde arka bahçedeki masanın üzerine tabakları ve çatalları bırakıp ona döndüm. "Beğenmene sevindim."

Uzakta kalan şehir merkezinin renkli ışıkları bir tablo misali gözlerimizin önündeyken Lenora'nın bakışlarını bana çevirdiğini hissederek ona döndüm. "Bir karavanın olduğunu bilmiyordum." dediğinde keyifli bir gülüş dudaklarımdan kaçmış ve bunu Lenora'nın neşeli gülüşü takip etmişti. Sürprizi önceden öğrendiği için oldukça keyifliydi. "Aslında, bilmeyecektin. Ama oyunbozanlık yaptın." dediğimde sahte bir alınganlıkla ellerini göğsünün üzerinde birleştirdi. Yüzünün aldığı şekil gülmeme sebep olurken tabağıma uzanmış ve ilk çatalı almıştım.

"Hiç de bile. Müthiş zekam sayesinde doğru cevabı bulduğum için kıskançlık yapıyorsun." dedi ama bunu söylerken kendi gülüşüne hâkim olamamıştı. "Lenora, sana ipucu veren bendim." dediğimde saniyelik bir sessizlik oluşmuş ve bunu Lenora'nın gırtlağından kaçan komik bir ses ve tiz kahkahası takip etmişti. Onun neşeli hâllerine bakıp gülümserken içeceğimden bir yudum aldım. "Hep bir karavanım olsun istemişimdir." dedi en sonunda, makarnasından üst üste aldığı birkaç lokmadan sonra. "O yüzden oldukça heyecanlıyım." diyerek devam ettiğinde gülümsedim. "Eğlenceli olacak. Gitmek istediğin her yeri yaz. Daha öncesinde gidip gitmemiş olman hiç önemli değil." dediğimde hevesle başını sallamış ve yeniden yemeğine dönmüştü. Birkaç dakikalık sessizlik -ki bu sessizliği çatallarımızın tabakta gezinirken çıkardığı tiz sesler ve birkaç yudum alıp masaya geri koyduğumuz bardakların tok sesleri bozuyordu- Lenora'yı izlemem ve bakışlarımı istemeye istemeye tabağıma geri çevirmem ile geçiyordu. Ağaçların arasındaki direkler ve üzerlerindeki hafif sarı tonlarındaki aydınlatmalar Lenora'nın bal köpüğü saçlarına daha açık tonlar katarken parmaklarının çatalı nazikçe tutup çevirişini izledim. Dudaklarının kenarına yaramazca taşıp hafif bir leke bırakan kremalı mantarlı sosun beyaz ile gri arasında bir yerde kalan rengini diğer elindeki peçete ile hızla silip bardağına uzanırken bakışlarım hâlâ ondaydı. Dik omuzlarının iki yanına gelişigüzel salınmış saçlarını eliyle sağ tarafta toplayıp sırtına doğru bırakırken hafifçe esen rüzgarın inatçı birkaç tutamı sırtından kurtarıp omuzlarına bırakışını izledim içeceğimden bir yudum alırken. Soğuk içecek ve mango tadının ağzımda bıraktığı tat içimi serinletirken Lenora bu sessizliği bozmak için hiçbir şey yapmıyor, tüm odağını tabağını bitirmek üzerine yoğunlaştırıyordu. Çenesinin hareketini ve aldığı çatalların yutkunurken boğazında bıraktığı hafif işaretleri gereksiz bir ilgi ile takip ederken kendi dünyamdan çıkıp yeniden arka bahçeme dönmek istermiş gibi yerimde kıpırdandım ve bakışlarımı tabağıma çevirip kalan makarnaları hızlı ve sabırsız hareketlerle çatalımın arasına hapsettim.

Daylight || H.S.Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt