32▪︎ Broken Ankle

78 25 76
                                    

LENORA

Kaynamaya başlayan suyun sesi mutfaktaki rahatsız edici sessizliği bozmak için mücadele verirken paketlenmiş hazır kahveleri kupalara döktüm. Aurora yüzüme bakarak hissettiklerimi anlamaya çalışırken Jess sessizdi. Bu sessizliğin sebebinin içeride uyumakta olan Daisy olduğu düşünülebilirdi belki ama değildi. En azından bu sefer.

"Ne düşündüğünü anlayamıyorum." dedi Aurora, kaynayan suyu kupalara boşaltırken. Fısıltısının altında yatan kafa karışıklığını hissetmek zor olmamıştı. Jess onaylar gibi başını sallarken mutfak masasının etrafındaki renkli sandalyelerden birine yerleştim. Yüzümün tamamının yandığını, kalbimin garip bir hızla ama aynı zamanda öldürücü bir yavaşlıkla attığını hissediyordum. Yutkunuşumun altında gözyaşlarım varmış gibi tuzlu bir tat hissettim.

"Aslında-" dedim, sade kahvemden bir yudum alıp kaynayan sıcaklık boğazımı yakmadan önce. "Hiçbir şey düşünmüyorum. Ya da ne düşündüğümü ben de bilmiyorum."

"Canım." dedi Jess, şefkatli bir tonla. Bu bile gözlerimin dolmasına yetmişti ama kupamla oynuyor gibi yapmaya devam ettim. "Anlattığın şeye bakacak olursam, kavga etmeniz çok saçma. Yani, bu durumun sizin için bir problem olmayacağını hepimiz biliyoruz. Harry'nin de oldukça sıcak bir yaklaşımı olmuş, biliyorsun." dediğinde haklı olduğunu bilerek sessiz kaldım. "Seni ne sinirlendirdi ya da neye üzüldün ve tartıştınız, çözemiyorum. Söylemediğin başka bir şey mi var?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Aramızda geçen tüm konuşmaları her kelimesi ile anlatmıştım. Her şeyi biliyorlardı ama Harry yanlış bir şey yapmadığı için verdiğim tepkiyi anlamlandıramıyorlardı.

"Her şey anlattığım gibi." dedim, sessiz bir tonla. "Harry'ye haksızlık ettim." derken sesimin titremesinin önüne geçememiştim. Aradan geçen dört gün boyunca söylediği tüm kelimeler zihnimin içinde dönmüş ve her seferinde ona haksızlık ettiğim gerçeği yüzüme çarpmıştı. Büyütmemem gereken bir konuyu büyütmüş olmam asıl sorun değildi ama bunu ona saygısızlık ederek yapmıştım. Kariyeri boyunca maruz kaldığı gerçekleri küçümsemiş, eski ilişkilerini konuşarak bana duyduğu ve her seferinde benim de hissettiğim aşkını görmezden gelmiştim. Buna rağmen o, sınırı hiç aşmamıştı. Kapıdan çıkıp giderken bile gözlerinde en ufak kötü bir his bile yoktu. Her zamanki yeşillerdi.

"Bilemiyorum. Onun hayatında yerim olmadığının farkındayım ve bir an için bu his beni sinirlendirdi. Harry için değerliyim ama Harry Styles için ismini saklayacağı, büyük tabloya uymayan bir parçayım." dediğimde Aurora başını iki yana salladı. "İsmini saklamıyor, Lenora. Sadece senin adına saçma sapan haberler çıkmasının önüne geçiyor. Tanrı aşkına, bilmiyor musun? İnsanlar her an, her konuda, her türlü yorumu yapabileceğini sanan varlıklar. Senin için söyleyebilecekleri tonlarca korkunç şeyden seni korumak istiyor yalnızca. Bunu sen de biliyorsun." dediğinde başımı salladım. Biliyordum. Ama düşüncelerin zihnimi işgal edip beni hata yapmaya yönlendirmesine engel olamamıştım.

"Ama bunu yaşama olasılığı olan ilk sevgilisi değildim." dediğimde Jess kaşlarını çattı. "Lenora. Bahsettiğin kişiler zaten attıkları her adımda paparazi akınına uğrayan isimlerdi. Bunlar, onların hayatının bir gerçeği. Harry'nin koruyabileceği ya da önüne geçebileceği hiçbir şey yoktu. Ama sen öyle değilsin. Medya seni tanımıyor. Bu yüzden senin hakkında diledikleri her şeyi yazabilirler." dediğinde başımı salladım. Bana anlatmalarına ihtiyacım yoktu. Üzüldüğüm şeyi biliyordum ama bunun Harry'nin suçu olmadığını, benim olayları olmaması gereken bir pencereden yorumladığım için olduğunu da biliyordum. Harry'nin haklı olduğunu ve tıpkı onun da dediği gibi düşündüğümde ona haksızlık ettiğimi göreceğimi de.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now