14• Feeling Special

121 23 90
                                    

"Bu nasıl?"

Daisy uykusu gelmiş bir şekilde oturduğu sandalyeye yayılmışken ısrarla önündeki menüyü bitirmeye çalışan Lenora'ya döndüm ve gösterdiği başlığa bakıp sırıttım.

"Galaksi? Spesiyal nigiri tabakları için isim önerin?" dedim sorarcasına.

"Geçenlerde internette yıldız şekilli tabaklar gördüm." dedi hevesle anlatmaya başlarken. Dirseğimi masaya dayadım ve elimi çeneme yaslayıp onu dinlemeye başladım. "Çok hoş duruyorlar ve çok sayıda alındığında gayet uygun bir fiyata geliyor. Ben de diyorum ki-" dedi benim gibi elini çenesine yaslayıp önündeki menüyü bana çevirirken. "Spesiyal nigirileri bu tabaklarda servis ederiz. Adı da 'Galaksi' olur."

"Yıldızları yiyebilir miyiz?" diye sordu Daisy konuşmanın sadece bu kısmını anladığını belli ederek yerinde doğrulup meraklı bakışlarını Lenora'ya çevirirken. Lenora, sevimli görüntüsüne kıkırdarken Daisy bakışlarını bana çevirmişti bile.

"Eğer yıldızlar yenilebilir olsaydı." dedim gülümseyerek. Daisy ne dediğimi anlamış gibi görünmese de sevimli bir kıkırtı ile eski pozisyonuna geri döndü.

"Şunlara bakar mısın? Sipariş vermek için gelenler biraz şaşırabilirler." dedi Lenora her birine oldukça değişik isimler verdiğimiz menüye bakarken. Başımı sallayıp güldüğümde bakışlarını menüden çekip bana çevirdi.

"Saatlerdir seni meşgul ediyorum, değil mi?" dediğinde abartıyla gözlerimi devirip gülmesine neden oldum. "Evet, o kadar sıkıldım ki kalkıp gidecek enerjim bile kalmadı, Lenora." dediğimde sevimli bir gülümseme ile bana bakıp omuz silkti.

"Kahve?" diye sordu yerinden kalkarken. Çoktan mutfağa yöneldiği için bunun bir soru olmadığını anlayarak yerimden kalktım. "Şekersiz." Bakışlarını dünyanın en kötü şeyini söylemişim gibi bana çevirip yüzünü buruşturdu. "Şekersiz mi? Süt ister misin?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Harry, o kahve değil. Petrol ya da zift olarak düşünebilirsin." dediğinde güçlü bir kahkaha atıp Daisy'nin olduğu yere baktım. Başını masaya yaslamış olduğunu ve uyumak üzere gibi göründüğünü fark edince Lenora'ya döndüm.

"Daisy yorgun görünüyor. İstersen kahveyi sonraya saklayalım." dediğimde önce masaya bakmış ve sonrasında Daisy'nin sevimli görüntüsü karşısında dudaklarını büzmüştü. "Haklısın. Senin için de sorun olmazsa, çıkalım?" dedi sorar gibi. Kafamı sallayıp onu onayladığımda masaya geri dönmüş ve telefonum ile cüzdanımı cebime yerleştirmiştim. Uyumak üzere olan ve tam anlamıyla mayışmış Daisy'ye bakıp gülümsedim. Sesimi biraz kısık tutmaya çalışarak Lenora'ya döndüğümde onun da Daisy'yi izlediğini görebiliyordum.

"İzin verirsen, onu taşıyabilir miyim? Sizi bırakacağım." dediğimde gülümseyerek bana baktı. "Tabii ki, Harry." dediğinde Daisy'yi uyandırmamaya çalışarak nazikçe sandalyeden kaldırıp kucağıma aldım. Küçük kolları omzumu sardığında kıkırdamadan edememiştim. "Öyle dur." dedi Lenora heyecanla.

"Ne oldu?" diye sorduğumda Lenora'nın gülümseyerek telefonunu bana yönelttiğini görünce kıkırdadım. "Çok tatlı görünüyorsunuz. Gülümse."

"O fotoğrafı istiyorum." dedim restorandan çıkarken. Lenora kısık bir kahkaha eşliğinde beni onayladığında kapıda bir süre durup kapıyı kilitlemesini bekledim. Birlikte arabaya doğru ilerlerken saniyelik bir süre için Daisy'yi tek elime alıp araba anahtarını cebimden çıkardım.

Lenora, ön koltuğa yerleştiğinde emniyet kemerini takmasını bekleyip Daisy'yi kucağına yerleştirdim ve hızla arabaya bindim. "Ağabeyinin evine, değil mi?" diye sordum fısıldayarak. O da benim gibi kısık tuttuğu bir sesle beni onayladığında stüdyonun yakınlarındaki sokağa doğru sürmeye başlamıştım bile. Daisy uyuyor olduğu için sessiz geçirdiğimiz yolculuk ağabeyinin evinin önünde durmamla son bulmuştu.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now