23• Yellow Sunglasses

104 25 57
                                    

"İki kişilik pankek, işte."

Lenora, pankek için hazırladığı karışımın on kişiye yetecek oluşunu inkar edercesine konuşurken kıkırdayarak onu izledim. Bu, onun da ciddiyetinin saniyeler içerisinde bozulmasına ve sevimli bir kıkırtının mutfağı doldurmasına neden olmuştu. Yaslandığım mutfak kapısında, bir süre daha onu izledim. Bugün için hevesli olduğu belli oluyordu. Sabah benden önce uyanıp mutfağa girmiş ve dün planladığı gibi pankek hazırlamaya başlamıştı. Dudaklarında silip atamadığı ufak bir tebessüm vardı. Onu izlerken kendimi huzurlu hissetmeme neden olan bir neşe saçıyordu. Belki de bir türlü ona yardım etmek için yaslandığım mutfak kapısından doğrulamamamın sebebi buydu.

"Rahat edebildin mi? Her şey yolunda mı?" diye sordum, en sonunda kahvaltı hazırlamasına yardım etmek için buzdolabına ilerlerken. "Evet, her şey çok güzel." dedi Lenora, gülümsediğini belli eden bir ses tonuyla. "Kahvaltı hazırlamak için erken uyanmak istemiştim ama seni uyandırdım sanırım." dedi bu sefer minik bir kahkaha eşliğinde. Buzdolabındaki, dün yaptığımız alışveriş esnasında ikimizin de aynı anda o reyona yöneldiği, çilek ve vişne reçelini alıp tezgaha ilerlerken birkaç saniyeliğine bakışlarımız buluşmuş ve neşeyle bakan mavi gözler benim de gülümsememe neden olmuştu.

"Çantanı ve listeni hazırladın mı?" diye sordum, pankekleri pişirmek için tavayı belli belirsiz yağlayan Lenora'ya bakarak. Bir yandan da reçelleri servis etmeye çalışıyordum. "Hazırladım. Biraz abartmış olabilirim, şimdiden uyarıyorum."

"İstediğin kadar kalabiliriz. Aklındaki her yeri yazabilirsin." dediğimde gülümsemiş ve hevesle pankek karışımını minik daireler oluşturacak şekilde dökmeye başlamıştı. "Küçükken ağabeyimle bu pankekler için ne kadar kavga ettiğimizi bilsen benden kaçmaya çalışırdın." dedi minik bir kıkırtı eşliğinde. "Bu, bir çeşit 'Sen yeme.' demeydi, sanırım?" dedim sorar gibi, şakacı bir sesle. Sevimli bir kahkaha yeniden mutfağı doldurduğunda bastıramadığım bir tebessüm yeniden dudaklarımı kaplamıştı. "Hayır, hayır." dedi Lenora, itiraz eder gibi. "Senin için yapıyorum."

Son cümlesi içimde belki de gereksiz bir heves oluştururken gülümsemekle yetindim. Onunla geçirdiğim her bir saniye, beni geri dönemeyeceğimi bildiğim bir yolda daha fazla adım atmaya zorluyor gibiydi. Onun hakkında öğrendiğim her şey daha fazlasını öğrenmek istememe, birlikte geçirdiğim her dakikanın sonrakiler için sebep oluşturmasına neden oluyordu. En başında bir çeşit 'hoşlantı' olarak adlandırdığım bu his yerini daha sarsıcı ve daha güçlü bir duyguya bırakırken tek yapabildiğim büyük bir hevesle bu duyguyu takip etmekti. Bazı anlar, Lenora'nın bana karşı bir hissinin olup olmadığını, aşık olan tarafın sadece ben olup olmadığımı sorgulamakla geçse de bir şekilde cevabın olumlu olduğunu biliyor gibiydim. Bunu düşünmeme sebep olan şey bazen minik bir tebessüm bazen de beklenmedik cümleler oluyordu. Mavi bakışların yoğunlaştığı, samimi bir tebessümün inci pembesi dudaklarda yerini aldığı her an içimde çocuksu bir heyecan oluşturuyor ve bir şekilde ruhum, Lenora'ya aşık olduğumu bana haykırıyordu.

"Bahçeye geçelim mi?" diye sordu Lenora, düşüncelerimden beni çekip almak ister gibi. "Olur. Ben tabakları götürüyorum." dedim reçel ve peynir tabaklarını alarak mutfaktan çıkarken. Lenora da pişen son pankekleri pembe renkli yuvarlak bir tabağa yerleştirmekle meşguldü. Güneşin parlak hüzmeleri arka bahçedeki masayı ve sandalyeleri aydınlatırken gerçekten huzurlu bir ortam olduğunu söylemek zor değildi. "Burası çok güzel." diyerek sevimli bir bağırış eşliğinde elindeki pankek tabağını masaya bırakan Lenora'ya bakıp gülümsedim. "Sanırım bu tatille alakalı en sevdiğin şey bahçem oldu, Lenora." dedim, portakallı meyve suyunu Lenora'nın getirdiği bardaklara doldururken. Lenora kıkırdayarak yerine yerleşirken onaylamaz bir mırıltı çıkardı. "Tabii, bahçen de çok güzel ama daha çok sevdiğim bir şey var." dediğinde belki de bakışlarımı ona çevirmesem bugünden itibaren yapacağımız karavan tatilinden bahsediyor olduğunu düşünebilirdim. Ama bir şekilde bakışlarım mavilere çevrilmiş ve bu cümlenin derinlerinde bir yerde içimi tatlı bir hisle dolduran o kelimeleri görebilmiştim.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now