29▪︎ Feeling Lucky

78 24 71
                                    

LENORA

Elimdeki bardağı önümdeki masaya dikkatle bırakırken bakışlarımı yemek masasını toplamaya yardım eden Harry'ye çevirdim. İçtiğim soğuk su içime ferah bir his bırakırken at kuyruğu yaptığım saçımın tokasını sıkılaştırdım. Bal köpüğü saçlarımın hafif perçemlerini düzeltip telefonumun ekranından hızlıca kontrol ettim.

"Canım, içecekleri direkt buzdolabına kaldırabilir misin?" diye seslendi Anne, masadaki bir kısmı içilmiş içecek şişelerini toplayan Harry'ye. Harry annesini onaylarken onlara yardımcı olmama izin vermedikleri için uslu bir çocuk gibi koltuğa sindim ve yüzümdeki tebessümle onları izledim. Ablası Gemma masadaki tabakları toplarken Harry ile şakalaşmayı da ihmal etmemiş, yanından geçerken kalçasını pek de sert sayılmayacak şekilde ona çarpıp kıkırdamasına neden olmuştu.

Ağabeyimin katılması gereken gezinin tarihi öne çekilince karavan tatilimizi noktalamak zorunda kalmıştık. İngiltere'de kalacağımız son günleri planlarken Harry, geldiği ilk gün annesinin onu bir akşam yemeğine davet ettiğini, katılmak istersem benimle gelmeyi çok isteyeceğini söylemişti. Teklifini keyifle kabul ettiğimde karavanı teslim etmiş ve Harry'nin evine dönmüştük. Bu akşam ise Harry'nin annesi Anne'in hazırladığı müthiş sofra eşliğinde Harry'nin ablası Gemma'nın da bize eşlik ettiği çok hoş bir ortam oluşmuştu.

Harry'nin annesi çok hoş, güzel bir kadındı. Onlarla tanışma konusunda çekincelerimin olduğunu inkâr edemezdim. Harry ile ilişkimizin henüz ilk zamanlarındaydık ve önümüzde geçirmeyi planladığımız çok fazla an vardı ve bunların yanında henüz planımızda bile olmayan anlar da bizi bekliyordu. Durum böyleyken aile ile tanışmak gibi ciddi bir aşamaya gelişimizin hızlı olması gerilmeme neden olmuştu ama Harry bu konudaki gerginliğimi fark etmiş ve istersem bu planı iptal edebileceğimizi, yemeğe tek başına gidebileceğini söylemişti. Bu akşam içinde bulunduğum sıcak ortam bu planı iptal ettirmemek için ısrar etmemin ne kadar yerinde bir davranış olduğunu kanıtlar gibiydi çünkü bu, bir şekilde, ailesinin, Harry'nin kız arkadaşı ile değil, 'Lenora' ile tanıştığı bir akşam gibi hissettirmişti ve ikisi arasında ince, sakin hissettiren bir çizgi vardı.

Anne, bu akşam için çok özverili davranmıştı. İngiltere mutfağına özgü yemeklerle masayı doldurmuş, tabağıma aldığım miktarı sürekli az bulup daha fazlasını yemem için ısrar etmişti. Sohbetimiz esnasında Harry ile olan ilişkimiz hakkında sorular sormak yerine beni tanımaya çalışmış, samimi üslubuyla kendimi oldukça rahat hissetmeme neden olmuştu. Ablası Gemma ise oldukça esprili ve sıcakkanlıydı. O da tıpkı Anne gibi bizi sorulara boğmak yerine tatlı bir sohbet ortamı oluşmasını sağlamıştı. Harry ile aralarındaki iletişim oldukça keyifliydi, bazen Harry'ye attığı muzip bakışları görebilmiştim. Her şeyiyle oldukça sıcak bir atmosferdi ve içinde bulunmak benim için çok kıymetliydi.

Sohbet eşliğinde bitirdiğimiz akşam yemeğinden sonra masayı toplamaya ve bulaşıkları halletmeye yardımcı olmak istesem de Anne ve Gemma buna karşı çıkmış, ısrarlarımı geri çevirmişti. Harry ise tüm akşam, sohbetlerimiz arasında buluşan bakışlarımızı sıcak bir tebessüm ve naiflikle doldurmuş, içime tatlı bir hissin dalgalarını yollamaya devam etmişti.

Açık füme tonundaki pantolonumun bol paçalarının kırışan kısımlarını düzeltip geniş beyaz gömleğimin dirseklerimde yerleşen düğmelerini kontrol ettim. Bu sırada yemek masası toplanmış, Anne ve Gemma mutfakta kalmaya devam ederken Harry yanıma, salona dönmüştü. Koltukta yanıma yerleşip gülümseyerek bana baktığında elimde olmadan kıkırdadım. "Her şey yolunda, değil mi?" dedi, o da hafifçe gülerken. "Kendini gergin hissediyor musun?"

Gülümsemeye devam ederken başımı iki yana salladım. "Her şey çok güzel. Annen ve ablan çok tatlılar. Gergin hissetmem için de hiçbir sebep yok." dediğimde bakışlarında rahatladığını gösteren bir ifade belirdi. Bununla beraber yüzünde yorgun olduğunu belli eden bir ifade de vardı. "Yorgun görünüyorsun." dedim, kaşlarımı hafifçe çatarak. "Sorun yok." dedi, yatıştırmak ister gibi. "Geri döndüğümüzde uyuyamadım. Gerçi sen de uyumadın." dediğinde şakayla gözlerimi devirdim. "Yolculuk esnasında uyudum çünkü." dediğimde gülümsedi. "Annem ne tür tatlı seversin, bilememiş. Meyveli ve beyaz çikolatalı bir pasta yapmış. Ki bu, benim en sevdiklerimden." dediğinde yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. "Keşke bu kadar yormasaymış kendini. Çok zahmet etmiş, yemekte de çok fazla çeşit vardı." dediğimde omuz silkti. "Özenmek istemiş, işte." dedi, tatlı bir tınıyla. Gülümsemeye devam ettiğimde "Belki daha çikolata ağırlıklı tatlılar seviyorsundur diye frambuaz soslu ve çikolatalı bir tatlı daha yapmış. Mutfakta hangisini nasıl servis etsek diye konuşuyorlar ablamla." dediğinde bir an için kendimi mahcup hissettim. "Harry." dedim hislerimi yansıtan bir tonla. "İkisi de çok tatlılar, çok güzeller. Bu akşam kendimi çok şanslı hissettim, yeniden. Ama bu kadar uğraşmalarına gerçekten gerek yoktu. Mahcup oluyorum." dediğimde kıkırdayıp yanağıma bir öpücük kondurdu. "Mutfağa gidip yardım edeyim." dedim soru sorar gibi. Harry gülümseyip başını sallarken yerimden kalktım ve salonla yemek masasının olduğu alanı birbirinden ayıran üç basamağı hızlıca çıktım. Mutfağın olduğu alana ilerlediğimde Anne ve Gemma da tatlıları tabaklara servis ediyordu.

Daylight || H.S.Where stories live. Discover now