10. Bölüm Heybeli de bir pazar

4.1K 198 63
                                    

Yavaş yavaş aydınlanmaya başladı hava. O gece hiç müşteri de gelmemişti eczaneye. Teneke soğuduktan sonra çarşının olduğu sokağa serptim külleri her yana dağıldı hafif rüzgarla. sonra tenekeyi çöpe attım ve içeri geçip elimi yüzümü gözümü yıkadım. Aynaya baktım sonra bu ben değilim ki, sanki 10 yaş yaşlanmış gibiydim.

İlerideki çay ocağı bu saatlerde açık oluyor, hatırlıyorum. Diafondan sesleniyorum " eczaneye bir duble çay" çay iki dakikada benim yanımda. Sabahın serinliğiyle ne de güzel gidiyor şu çay. Elimi arka cebime attım sigara paketini çıkarıp bir sigara yakmak için paket ezik büzük olmuş. Son bir sigaram kalmış. Gülderen abla kaşta gelir diye düşünüyorum geç kalırsa sigarasız da kaldık. Sigaraya bakıyorum işaret ve baş parmağımın arasında tutup parmaklarımın arasında yuvarlayarak. Sonra ne olursa olsun diyerek yakıyorum sigarayı, derin bir nefes alıp sağa sola savururken dumanını, Sinem'e inat gülümsüyorum gökteki sönmek üzere olan son yıldıza. Unutacağım lan ben bu kızı, beni unutanı unutmalıyım diyorum kendimle konuşur gibi.

İşlek bir çarşının başında benim çalıştığım eczane, tek tük insanlar görünmeye başlıyor çarşıda. Kiminin gözleri kapalı halen. Kimi esneyerek yürümeye devam ediyor. Benden bir kaç yaş büyük birisi geliyor bana yaklaşıyor:

"Birader ateşini verir misin " dedi suratıma bile bakmadan. Uzattım çakmağı yakamadı hafif rüzgar var, sigarayı da vermek istemiyorum. Sevmiyorum sigaramdan sigara yakılmasını, zorla yaktı sigarasını " sağ ol " deyip uzaklaştı.

Dakikalar geçmek bilmiyor bu sabah. Acaba ne zaman gelecek Gülderen abla. Okulların açılmasına da az kaldı. Bir süre sonra okula döneceğim. Lise hayatına başlayacağım, İlyas Gökhan ve ben. Eczanede çalışarak bir hayli para biriktirdim ve babam bana parayı sorup duruyor, versem belki okul ihtiyaçlarımı karşılar benim paramla. Ya karşılamazsa. Bana işkenceden mutlu olan adam yani babam okula kitapsız ve deftersiz gitmeme neden olursa. okul ihtiyaçlarımı karşılayacak kadarını kendime saklayıp gerisini vermek en iyisi.

Eczanenin telefonu çalıyor:

" Mustafa"

" Efendim baba"

" Eve gelince ben evde olmayacağım. Daha fazla beni bekletme eczaneden kazandıklarını akşam istiyorum"

" Olur. Sen nasıl istersem" ne diyebilirdin ki.

Gülderen abla giriyor eczanenden içeri elinde pastahane poşetiyle :

"Mustafa çay söyle de kahvaltı yapalım"

" Tamam abla "

" Seninkiler de geliyorlar dört çay söyle istersen " dedi gülümseyerek.

" Abla benimkiler kim"

" Meltem ile Melis, Meltem sana çok yakın davranıyor farkında olmadığımı mı sanıyorsun"

" Aman abla benim gözümde bir erkek arkadaşım nasılsa o da öyle" diyorum yüzüm kızararak.

" Haydi haydi git bir aynaya bak istersen" gülümsemesi kahkahaya dönüyor Gülderen ablanın. Çay ocağının diafonundan "eczaneye dört çay acil" diyorum. Çaylar kızlarla aynı anda giriyor eczaneye.

" Selammm"

" Günaydın kızlar, bizde tam sizden konuşuyorduk Mustafa ile"

" Abla sen mahsus mu yapıyorsun " dedim sessizce. Gülderen abla göz kırptı bana.

" Hafta sonu işiniz var mı kızlar" Meltem' e bakarak sormuştu Gülderen abla sorusunu.

" Gülderen hanım hafta sonu Musti Melis ve ben adalara gitmek istiyoruz ama bakalım Musti izin alabilecek mi"

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Where stories live. Discover now