21. Bölüm Basket Başarısı ve Sonrasındaki Hüzün

3.9K 170 77
                                    

        Çarşamba günü oynadığımız ikinci maçı da farklı kazanarak tüm dikkatleri üzerimize çekmiştik. İl müsabakalarına gidebilmemiz için iki maçı daha kazanmamız gerekiyordu. İkinci maçın hemen ardından yani 3 gün sonra oynadığımız üçüncü maçı da kazanıp iddiamızı sürdürdük. Son maçımız geçen yılın ilçe şampiyonu ile olacaktı. Bizim morallerimiz en üst seviyede durumumuz iyiydi. İlçenin spor salonunda oynanacak olan bu müsabakaya eşit sayıda okul taraftarı gelecekti.

       Sinem benim hiç bir maçıma gelmemişti ama buna geleceğine söz vermişti. Kuzeni Yasemin de bana söz verenlerdendi. Sayılı günler çabuk geçer maç günü çabucak gelmişti.

       Isınmaya çıktığımızda bizim okulun öğrencileri bizi desteklemek için bağırmaya başladılar. Gözlerim yine tribünlerde Sinem'i arıyordu. Sinem ve kuzeni ortalarda bir yerde göz göze geldik. Yasemin el sallıyor Sinem ise sadece ayağa kalkmış bizi izliyordu. Maçın başlamasından itibaren çok iyi bir performans sergiliyordum. Tüm şutlarım isabetliydi. yüksek bir motivasyon ile her şeyimle sahadaydım. Maçın son dakikaları berabere devam ediyordu. Bir biz öne geçiyoruz bir karşı takım. Takımın ilk beşindeki üç oyuncu 5 faulle oyun dışı kalmış ve yedeklerle devam ediyorduk. 5 Faulle oyun dışı kalanlardan biri de Emrah'tı. Son 20 saniyeye 81-83 geride girdik. top bizde idi.

       Oyun tekrardan başladı. Saniyeler aleyhimize işliyordu. Çok büyük bir baskı hissediyorduk. Kaybettiğimiz an her şey bitecek ve bu rüyanın sonuna gelecektik. Hata yapma lüksümüz yoktu. Son 4 saniye kala top ile buluştum ve üç sayılık çizgisinin hemen dışında idim ve hemen sıçyayıp basketimi attım. Beni savunan çocuk ise topu engelleyebilmek için bana doğru sıçradı hakemin düdüğü ile çocuğun bana yaptığı harekete faul çalındı. topu gözlerim ile takip ettiğimde top potanın çemberinde bir tur dönüp içeri girdi. Faul basket faul olduğu için sevinirken hakemin benim ayağımın üçlük çizgisi üzerinde olduğunu söyleyip basketin iki puan ve faulün ise tek atış olduğunu söylediğinde sevincim bir nebze kırılmıştı.

       Şuan durum 83-83 ve son 2 saniye. Faul atışında isabet ettiremezsem berabere bitecek ve uzatma oynanacak. Bu durum üzerime çok büyük bir sorumluluk yüklemişti. Tüm dikkatimi karşımdaki potaya verdim. İzleyicilerden gelen seslere kulak asmamak mümkün değildi. Yüksek sesli tezahüratlar ve karşı takım izleyicilerinden gelen hakaretler birbirine karışıyordu. Hakem topu bana doğru attı. Hakemin düdüğünü duydum ve topu iki kez sektirip potaya doğru bakarak sıçradım. Sol elim ile bileğimi kıvırarak topu potaya doğru attıktan sonra gözlerim ile topu izledim. Top çembere neredeyse hiç değmeden potaya girmişti. İnanamıyordum, o anki sevindim mutluluğum anlatılamaz bir şeydi. Maçın başlaması ve bitmesi bir oldu. 2 saniyelik süreçte basket atamayan karşı takım küplere binerken, hakemin bitiş düdüğü ile tüm takım sahaya fırlamış ve beni omuzlarına almıştı.

       Benim gözlerim Sinem'de. Sinem ve Yasemin oldukları yerde zıplıyorlar en az bizim kadar seviniyorlardı. Taraftarlar yavaş yavaş sahaya inmeye başladı. En son Sinem ve Yasemin geldi. Omuzlardan indim ve Sinem'e doğru yaklaştım. Hemen sarıldı bana. Kafasını göğsüme koydu. Zaten boyu yetmiyordu tam bir sarılmaya. Terli vücuduma iğrenmeden sarılmıştı. Bende ona sarıldım. Sonra kulağıma bir çay bahçesi söyledi. Orada seni bekliyor olacağım. Sonra ikimiz birbirimize gülümsedik ve soyunma odasının yolunu tuttuk. Sinem'in söylediği çay bahçesi az ileride çok güzel bir yerdi. Aklımdan türlü türlü düşünceler geçerek girdim soyunma odasına. Soyunma odasının bitişiği duş. Üzerimdekileri çıkarıp boxer ile duşe girdim. Boxerı kapının arkasındaki eşya asma yerine asıp soğuk suyu açıp altına girdim. O suyun enseme değmesi beni kendime getirdi. Hızlıca duş alıp çıktım ve üzerimi giyinip Emrah'ı bekledim. Emrah'ta üzerini giyindikten sonra çantalarımızı omuzlara atıp çıktık oradan. Kapıda ufak bir kalabalık bizi bekliyor ve tezahürat yapıyordu. Ben utanıyorum ovülmek garip geliyor bana. Emrah ise ellerini kaldırıp tezahürata karşılık verdi. Orada aman kaybetmeden uzaklaşırken ben :

" Kanka ben Sinem ile buluşacağım çok heyecanlıyım " dedim

" Tamam moruk haberleşiriz, dikkat et kendine"

" Olur ederim kanka, haberleşiriz"

       Hızlıca çay bahçesine gittim. Yemyeşil bir yer, ağaçlar ve yerlerde çimler var. Çok hoş bir hava, çok rahatlatıcı bir ortam ve Sinem. Gerçi Sinem ile buluşacağım için rahatlayamıyorum ama yine de güzel. Sinem beni görüp ayağa kalktı ve el salladı.

" Mustafa buradayız". Kuzeni de yanında. Merhabalaşıp oturdum yerime. Yasemin güzel oynadığımızdan bahsetti bir süre. Emrah'ı sordu. Emrah ile olan arkadaşlığımızı ve yakınlığımızı sordu. Görünüşe göre bir hayli ilgili Emrah ile. Ben fark ettirmeden cebimden telefonu çıkarıp Emrah'a mesaj yazdım " Kuzen Yasemin seni sorup duruyor" diye. Emrah'ın cavabı " şimdi işim var moruk daha sonra" oldu. Yasemin2in sorularının ardı arkası kesilmiyordu. Sinem'e baktım onun gözlerine, gözlerine baktığımda sanki ikimiz var gibiydik orada. Yasemin koluma vurunca fark ettim onun halen daha konuşmaya devam ettiğini. Benden Emrah'ın telefon numarasını istiyordu en son. " Tamam bakarız" dedim. Oraya Sinem ile konuşmaya ve baş başa vakit geçirmeye gitmiştim. Ama bu daha çok Yasemin'in tek taraflı konuşmasına dönüştü. Karşımda olmasına rağmen tek kelime edemediğim Sinem'e mesaj yazdım

" Sinem yarın sinemaya gidelim mi? Ama mümkünse sadece ikimiz."

       Sinem mesajı okurken gülümsedi. Başını evet anlamında salladı. Çaylarımızı sipariş ettik. Gelen çayları içince Yasemin :

" Tamam haydi kalkalım Sinem merak etmesinler" dedi ve kalktılar.

       Sinem'den bir hareket bekledim ama Yasemin bırakmıyor ki kızı. Görüşürüz dedim ve onları otobüs durağına kadar geçirdim. Ben de biraz yürüdükten sonra bindim otobüse. Akşam olurken ayaklarım eve giderken buldum kendimi. Babam ile aram açık. Benim için bir daha eve gelmesin demişti en son. Nasıl gideceğim eve, baba Hasan'ın yerine de gidemem ki her akşam her akşam. Baba Hasan'ın şikayeti olduğundan değil. Yük olmak istemiyorum. Aybüke'ye mesaj attım

" Kardeşim babamın keyfi nasıl?"

" Abicim neredesin sen, çok özledim ben seni"

" Aybüke babamın keyfi dedim nasıl dedim"

" Ha babam mı iyi iyi, çekyat ta uzanıyor."

" Tamam geliyorum" dedim ve istemeye istemeye eve gittim. Ne de olsa yıllarımı geçirdim o evde. Benimsiyor insan ne kadar kötü anısı da olsa yaşadığı yeri. Yatağımı özledim, duş almam lazım. Spor salonunda soğuk suyun altına girdim ama ne şampuan ne sabun vardı.

Cebimden anahtarı çıkarıp açtım kapıyı sessizce ve korkuyla. Babam fark edip karşıma dikilirse diye. Ama önünde sonunda karşılaşacağız. Ha bir saat önce ha bir saat sonra. Çantamı omuzumdan elime indirip yavaşça girdim salona. Selam verdiğimde babam kalktı yerinden.

" İt oğlu neredesin lan sen, eve gelmemek ne demek. Tamam gelmedin o zaman hiç gelmeyeceksin " diyerek kalktı yerinden ve yüzüme sertçe vurdu. Bir adım geri gitmeme rağmen hiç sesimi çıkarmadım. Hıncını alamamış olacak ki vurmaya devam etti. Sude hanım sesini çıkarmıyor. Aybüke araya girdi yine.

"Baba abime vurma"

" Kızım çekil aradan, karışma"

" Baba yapma tamam vurdun işte"

" Aybüke çekil dedim" diye bağırdı babam. Sude hanım:

" Kıza neden bağırıyorsun, Mustafa suç işlesin sen Aybüke'yi tartakla oh ne güzel ya. Mustafa'yı adam et sen efendi. Kızıma bağırma" diye sesini yükseltince babam kapıyı çarparak çıktı dışarıya. Benim de annem olsa beni o da savunurdu böyle. Aybüke'ye sadece sesini yükseltti beni dövdü oysa. Babamdı o benim beni dünyaya getiren iki insandan birisi. Aybüke ise bir başka adam ile ikinci karısının çocuğu. Aybüke kadar benimseyemedi babam beni. Bu bana çok dokundu. Bana vurması bende stres atması bir yana Aybüke'ye sesini yükseltmesi ve karşılığında azar işitip evden çıkması. Babam dı ya yok ötesi. Çok dokundu bu bana. Odama gittim hızlıca. Sude hanımın arkamdan söylenmesini işiterek. Benim yüzümden kızı üzülmüş. Benim yüzümden huzurları kaçmış. Ben bir gün gidip hiç gelmemeli imişim. Bensiz o ev daha huzurlu olacakmış.

...

Arkadaşlar bu bölümü yazarken sonuna doğru sinirlerim bozuldu. Bir daha ki bölüm biraz daha uzun olacak. Sizlerin yorum ve beğenileri bana güç ve cesaret veriyor. Sağlıcakla kalın.

Mustafa

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin