20 Bölüm Basket Turnuvası

3.9K 168 55
                                    

       Sohbet ne kadar sürdü, ne zaman uyudum bilmiyorum. Sabah Emrah beni kaldırdı. Başım çok ağrıyor. Ayağa kalkamıyorum.

" Haydi kalk şampiyon, bu gün Sinem'e açılacaksın akşam kuş gibi şakıyordun bir de pistlerde görelim seni moruk" dedi. Kalktım, elimi yüzümü yıkadım. Baba Hasan çoktan kalkmış ve çayı demlemiş sabahın köründe. Elinde sıcacık ekmek ile geliyor. Fırına gitmiş belli. O da memnun orada olmamızdan. Dolapta peynir zeytin kahvaltılık var. Mis gibi sıcacık ekmek ve çay ile kahvaltı yaptık.

Bu gün Sinem'e açılacağım. Aybüke mesaj atmış gece telefonuma:

" Abicim babam delirdi. Nerede bu ... dedi ne dediğini söylemem. Ama ayıp bir şey dedi. Br daha bu eve giremez diye bağırdı durdu gece boyunca. Abi ben seni özledim. Geleceksin değil mi eve."

       Ben hiç bir şey demeden kapattım telefonu. Bir bu eksikti. Bu gün benim için büyük gün sonu ise hüsran olacağa benziyor. Yarın okul takımı olarak ilçe spor salonunda eleme maçları var. Of of her şey karma karışık. Her şey hemde karma karışık..

        Sabah erkenden kaldırdı Emrah, kendime gelemedim henüz. Kalktım baş ağrısı ile lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığım zaman da " bu ben miyim" dedim içimden. Yüzüm gözüm şişmiş bir halde sanki. Baba Hasan gitmiş fırından mis gibi sıcacık ekmek alıp gelmiş. Çay da hazır. Emrah domatesleri doğruyordu ben lavabodan çıktığımda. Bana yapacak pek bir şey kalmamıştı. Ben de oturdum kahvaltı masasının başına. Emrah:

" Kanka sen de çayları koysaydın" dedi. Haklı çocuk, kalktım ben de çayları koydum. Sabah kahvaltıların da Emrah çayı açık içer. Benim için fark etmez. Ben yine normal doldurdum kendime. Baba Hasan'ın çayını doldururken , Baba Hasan'ın tamam demesini bekleyerek yavaşça doldurdum çayını. Adamın huyunu bilmiyorum açık mı demli mi içer bilmiyorum.

        Oturdum ben de kahvaltı için her şey hazır. O sabah ki kahvaltının tadını unutamam. Çok güzel di çok lezizdi. Bir aile gibi yaptığım bir kahvaltı idi. Aybüke bir kez daha aradı beni, ben meşgule attım telefonu. O kahvaltının büyüsünü ve hazzını bozmasını istemiyordum. Sohbetimiz çok güzeldi. Akıp gidiyordu sohbet. Yüzlerimiz gülüyordu. Aybuke'nin böyle zamanlarda aramasına alışmıştım fakat bu sefer başka.

       Okula gittik beraber Emrah ile. Turnuvaların başlamasına az kalmıştı. O ilk heyecanım olmamasına rağmen basketbolun yeri bende ayrıydı. Yeni ama her şeyimizi beraber yapmaya başladığım arkadaşım kankam Emrah'ta basketbol takımında idi.

        Bir yola girmiştik artık. Geri dönmek bize yakışmazdı. Turnuva nedeniyle derslerden muaf olup sadece zorunlu alan derslerine giriyorduk. Antrenmana bu dersler denk geldiğinde ise arkadaşlarımızdan İlyas bize notları veriyordu.

Turnuva birinci maç:

       Günlerden Cumartesi ve sabah saatleriydi. Okulda sabah 10:30 da toplanmamız söylenmişti. Koç bizi güzelce karşıladı. Üzerinde çok pahalı bir takım elbise vardı. Kantinde toplanmıştık. Önce müdürümüz ve müdür yardımcımız ortaklaşa bir konuşma yaptılar. Biz de orada bize verilen meyve suyu ve süt gibi enerji verici içecekler içiyorduk. Gerginliğimiz her tarafımızdan belliydi aslında. En çok ta benim. Kalabalığın karşısına çıkmak tüm gözlerin beni seyretmesini hissetmek alışık olmadığım ve korktuğum bir şeydi. Şimdiden o durumun verdiği duyguyu hissetmeye başlamış ve fazlasıyla gerilmiştim. Okul müdürümüz ve yardımcısının ortak yaptığı konuşma beni rahatlatmak yerine daha fazla germiş ve baskı altına almıştı.

       Bizim okuldan seyretmek için öğrencilerin de gelecek olması beni daha da heyecanlandırmıştı. Çünkü  en ufak hatanı ballandıra ballandıra anlatıp alay edecek tip çok vardı bizim okulda. Etrafıma baktığımda takımdaki arkadaşlarımın da durumunun benden farksız olduğunu hissediyordum.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Where stories live. Discover now