38.Bafra'da Sinem ve Ben

1.6K 92 34
                                    

Ezan okunuyordu

Namaz uykudan daha hayırlıdır diyordu ezanda müezzin. Kalkıp sabah namazına gitmek istedim. Gidemedim. Her yerim uyuşmuş sabaha kadar çeşme başında. Hafif çiğ inmiş üzerime nemli kıyafetlerim. Halbuki namaza gidecektim bir hevesle dua edecektim Sinem ve ben adına.

Olmadı. Telefonum cebimde titredi. Bilinmeyen bir numaradan bir mesaj:

" Mustafa köye gelen sen miydin?

Sana benzettim. Sen mitdin gerçekten?"

Mesajı okurken içim gitti. Kötü hissettim kendimi. Bendim desem ne olacaktı ki. Hayır demek istedim. Hayır yazarken

" Evet son kez görmek istedim. Sensiz nefes alamıyorum. Nefes almak istedim. Senin yanında da alamadım" yazdım. Halbuki hayır yazacaktım ben.

" Bu gün pazar var Bafra'da oraya gideceğim, gitmediysen son kez görebilirsin" yazdı.

Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece " Olur " yazabildim.

Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Hem heyecanlı, hem mutlu, hem de tedirgindim. Garip bir şekilde tüm duygular birbirine karşıyordu. Ne zaman gidecekti pazar için Bafra'ya. Erken uyanır mıydı. Erkenden çıkar mıydı evden. Yoksa ben fark etmeden gitmiş olur muydu. Bekletir miydim onu orada. Bulabilir miydim ya da onu orada.

Emrah uyuyordu bu son olaydan habersiz. Uyusun zaten yol çok yormuştu onu. Bir sözüme gelmişti benimle buralara kadar. Başka kim gelirdi ki zaten.

Zaman geçmiyordu. Öylece bekliyordum, zaman geçsin istiyordum ama geçmiyordu işte.

Emrah uyandı saate baktı. Saat 9 olmuştu.

" Moruk ne yapıyoruz saat 9 olmuş gidiyor muyuz"

" Kuzen Sinem Bafra'ya pazara gidecekmiş. Son kez göreceğim"

" Ne zaman oldu bu iş kanka. Ben uyurken neleri kaçırdım."

"Mesaj attı sabah namazı sıralarında."

"Tamam o zaman. Ama önce iyice kahvaltı yapalım. Sende elini yüzünü yıka. Bu şekilde seni görürse kaçar kız. Ne bu surat lan ib.e"

" Bafra'ya gidelim kanka hem bir şeyler yeriz "

"Tamam moruk ama dur camide elimizi yüzümüzü yıkayalım sonra çıkalım yola"

" Tamam kanka" dedim besmele çekip girdik cami avlusuna ve şadırvanda elimizi yüzümüzü yıkadık su içtik. İyi geldi soğuk su. Açılmıştım biraz. Caminin avlusundan çıktık. Emrah bir sigara bana uzattı bir tane de kendine yaktı.
" Moruk bana köye muhtar ol diyorlar ne dersin"
" Kuzen yakışır " Emrah yine benim kafamı Sinem'den uzaklaştırıp rahatlatmak çabasında. Dost işte. Ama kafadan uzaklaşmak ne kelime kafam kalbim ruhum Sinem'de zaten.
Neyse pek te yapacak bir şey de yoktu zaten. Atladık arabaya camları da açtık hafiften rüzgarlı bir şekilde gittik.
"Moruk A C S klima on numara değil mi"
"Aynen kanka Aç Camı Serinle gibisi var mı ya"
Yine biraz rahatlamış bir şekilde hafif makara şamata yaparak indik Bafra'ya.
Bafra da güzel bir yere çektik arabayı beklemeye başladık. Ben gezelim biraz istedim ama Emrah yorgun ses etmedim. Güneş arabaya vurdukça uykusu geliyor insanın. Araba teybindeki müzik eşliğinde bekliyorduk. Her şarkı Sinem'e her şarkı Sinem'den ve her saki Sinem di sanki. Her şarkıda onu buluyordum. Ya o beni buluyor muydu peki?
Zaman sonra telefonum çaldı.
"Bafra'ya geldim. Dilek pastahanesinin önündeyim " dedi ve kapattı.
Lan Dilek pastanesi nerede diye söylendim.
"İbne kaldır kafanı da bak. Pastane şurada. Seninki de önünde "
"Sağ ol kanka görüşürüz gelirim birazdan"
"Moruk kötü olacaksan ben de geleyim"
" Yok kanka ne olabilir ki gelirim şimdi "
Fırladım adeta arabadan. Sinem beni görünce Sakin bir şekilde pastaneye girdi. Ben de peşinden girdim. Arka taraflarda bir masaya oturdu. Başı öne eğik. Hiç benden tarafa bakmıyor.
"Merhaba" diyerek oturdum bunda ses yok .
Masadaki peçeteyle oynuyor . Bana bakmıyor yine. Peçete o hale geldi ki o peçetenin olmak istemezsiniz. Kimse istemez. Ama benim kalbim o peçeteden daha kötü durumda o ayrı. Kalbim hızlı hızlı çarpıyor. Bildiğin boğazımda atıyor. Yanaklarım alev alev ellerim terlemiş. Dizlerimin üzerine koyup pantolonuma sildim elimin terini. Ne kadar çok sormam gereken soru var. Kafamda soruları seçip doğru kelimeler halinde sormak istiyorum. Planlı programlı konuşmak istiyorum. Ama yapamıyorum. Hiç yapamam zaten.

O an Sinem'in ellerini tutmak istedim. Hem o duyguyu yaşamak hem de tepkisini anlamak için. Tuttum da. Hemen çekti Sinem ellerini. Bana baktı yaşlı gözlerle. O gözlerini öyle göreceğime ölmeyi istedim. O an orada ölmeyi. Yumruklarımı sıktım. Dişlerimi sıktım. İsyan ediyordum haykırıyor deliriyordum. Ama ağzımdan tek kelime çıkmadan. Kalpten, kalbime isyan ediyordum ben. Deli gibi sevdiğim bir kaç santim ötemde dokunamıyorum. Bırak ellerini bile tutamıyorum. Hele o gözler, o ağlayan gözler. O gözyaşları, kalbimi asit damlaları gibi yakarken. O yaşlar yanaklarından süzülüp te masanın üzerine döküldüğü anda orayı dağıtmak istedim. Herkese her şeye karşı gelmek. Her şeye karşı çıkmak istedim.
......
.....

Arkadaşlar ancak bir seferde bu kadarını yazabildim. Zor bir bölüm. Hatta en zoru diyebilirim. Ama en kısa zamanda devamını yazacağım. Hem sizleri çok bekletmek istemedim. Hem de daha fazla zorlanmak istemedim. Umarım anlayış ile karşılarsınız.
Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.
M.E.Y.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Where stories live. Discover now