24. Bölüm Sinem'sizlik

4K 159 102
                                    

           İçim yanıyor benim. Tokatı yediğim yüzümün yanması da hiç kalır kalbimin sızısı yanında. Uzun süre orada kaldım. Kalktım sonra yavaşça.  Hiç bir şey yapmak gelmiyor içimden, yaşamak bile...

           Sanki herkes bana bakıyor gibiydi. Bel ki de orada bir saatten fazla zamandır çömelmiştim. Hem başımı ellerimin içine alıp hem düşünmüş , hem de gözlerimden akan damlaların yeri ıslatmasını seyretmiştim.

           Düşünüyorum acaba babası Sinem'e ne yapacak. Acaba Sinem'i de dövecek mi , onun canını yakacak mı, ya okuldan alırsa? Her şey kafamın içinde başım ağrımaya başladı. Kaldırdım ağrıyan başımı ve kalktım yerimden o kadar kalmışım ki ayaklarım uyuşmuş. Bir kaç adım topalladıktan sonra düzeldim. Sahildeki banka gidip sızana kadar içmek istiyorum, her şeyi unutmak, kendimi bile unutmak istiyorum. Hiç bir şeyi düşünmemek.

          Sinem'i ne kadar da çok seviyormuşum meğer. Kendime bile itiraf edemeyeceğim kadar çok. Düşünceli düşünceli yüyürken acı bir araba kornasıyla dağılan dikkatimi bir nebze de olsa toparlayabildim ve kaldırıma zıpladım. Yanımdan geçen taksi şoförü bir şeyler bağırdı geçerken ama anlamadım. Anlamam da gerekmiyordu zaten kesin küfrediyor belli.

Farkına varmadan sahildeki büfeye geldimiştim. Girdim içeri:

" Selamün Aleyküm"

" Aleyküm selam delikanlı"

" Abi oradan bana bir paket, yok yok iki paket şu sigaradan, 6 tane de şu biradan verir misin?" Cips te aldım ben öyle baharatlı , soğanlı sevmem sade olacak benim cipsim. Bir kutu da naneli şeker aldım o ufacık boncuk gibi olanlardan. Yine siyah poşette vermişti bana malzemeleri büfeci. Sinir oluyorum siyah poşet işine. Sanki karanlık poşette karanlık işler. Banka geldim oturdum yanıma cipsi ve bir birayı koyup poşeti ayaklarımın arasına yere koydum.

           Başladım Sinem'i düşünmeye, başladım da denemez aklımdan hiç gitmedi ki zaten. İlk biramı açtım, öyle çok sert biralardan değil benim içtiğim. Görenlerin "o ne lan gazoz mu içiyorsun" dediği ama öyle diyen herkesi sarhoş eden cinsten yine de. İlk biram ne zaman bitti ikincisi derken bir de baktım beşinci birayı içiyorum ve bankta değil de deniz kenarındaki taşların üzerindeyim ve ayaklarıma dalgalar geliyor. Sinem var aklımda yine. Ya babası ona vurursa. İşte bu en çok canımı sıkıyor ya zaten. Babasının ona vurduğunun düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyor. Böyle düşününce ister istemez koluma baktım ve tüylerin yavaşça dikildiğini gördüm.

           Ya bir daha Sinem'i göremezsem düşüncesi içinde beşinci biranın şişesini suyun üzerine bıraktım. Yarıya kadar suya batsa da tamamı batmadı şişenin. Teneke bira içmeyi sevmiyorum ben,  belki teneke içsem batardı diye düşününce, kendi düşünceme de kızdım. Sinem varken aklımda nereden nereye gitmişti konu. Kafam da çakır oldu hafif uyuşuk vücudum. Kendimi suya bırakasım var. Yüzme bilmiyorum nasılsa boğulsam sanki bütün dertlerimden kurtulacağım. Acaba boğulurken şimdikinden çok mu acır canım. Zaten bir kaç dakika sonra ölmüş olurum. Arkamdan kim ağlar ki sanki. Sinem de bir kaç güne unutur gider beni. Sonra bu düşünceleri savdım başımdan. O kadar da değil yani. Benim daha yaşanacaklarım var. İyi ya da kötü yaşıyordum işte.

           Açmadığım son biranın kapağını da çakmağımla açıp denize döktüm. Dökerken de balıkların kafayı bulacağını düşünüp tebessüm edebilecek kadar kafam güzel olmuş. Bu durumda tebessüm edebilmek te güzel.

           Acaba şimdi Sinem ne yapıyordur diye telefonu çıkarıp mesaj attım. İletim raporu gelmedi. Demek ki telefonu kapalı. Babası mı el koydu yoksa. Of ne yapacağım ben. Ya beni unutursan, ya beni sevmezsen. Seviyor muydu ki bilmiyorum. Çok karışığım. Ne yapacağım ne yapmalıyım.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Where stories live. Discover now