37.Sinem'den Mesaj

1.9K 96 43
                                    

        Seni bu akşam gördüğümde hissettiklerim neydi öyle. Delice aşk bu mu, bu mu körü körüne bağlanmak? Kalbim ellerinde ve sen sıkacaksan o kalbi, öldüreceksen beni, neye yarar aşk. Ama seviyorum işte, öldürsen de yaşatsan da seviyorum. Her ne kadar sana söylediklerimi kalbimden söylesem de , her ne kadar sen beni duyamayacak olsan da söylüyorum. Belki hissedersin. Bir daha hayatına dahil olamayacağım. Bir daha seni göremeyecek, bir daha rahatsız etmeyeceğim. Bu sana son vedam. bu seni son görüşüm. Bu seni son rahatsız edişim güzel kız.

        Allah'ıma emanetimsin. Her zaman mutlu ol. Hep sevil. Nişanlın seni benim kadar sevemez belki ama en azından benim sevdiğimin yarısı kadar sever umuduyla seni Allah'ıma emanet ettim.

Emrah geldi yanıma yine. Gözlerimi sildim akşam karanlığını kullanarak.

" Gidelim mi moruk"

" Gidelim kuzen" dedim. Ama hiç kalkacak halde değildim. Emrah ta bir sandalye çekti oturdu yanıma. Emrah :

" İstersen bu gece arabada uyuyalım moruk. Sabah çıkarız yola."

         Cevap vermemiştim. Cevap vermek için dudaklarımı aralasam da ses çıkmadı. Emrah düzgün bir yere çekip arabada beklemeye başladı. İstediği zaman gelir ben buradayım diye düşünüyordu sanırım.  Benden çok yoruldu Emrah araba kullanırken dinlensin ben birazdan giderim diye düşündüm. Sonra alkıma geldi Sinem, aklıma gelmedi aslında hiç çıkmadı ki. Bir kaç metre ileride bir evdeydi Sinem. Sadece bir kaç metre vardı aramızda. Mesafe olarak böyle olsa da aslında okyanuslardan daha uzak geliyordu bana. Kahve yavaş yavaş boşalmış ve artık oradan çıkma zamanı gelmişti. Kahvenin yanındaki çeşmenin su yalağına oturdum. Biraz nemli ve soğuk. Suyla elimi yüzümü yıkadım açılayım diye, su buz gibiydi Sinem gibi.

       Cebimden bir sigara çıkarıp yaktım gecenin karanlığında bir ışıktı sigaram. Derin derin nefeslerle içiyordum. Ciğerlerimi zehirlemek sanki kendime zarar vermekti amacım. Neden böyle düşünüyordum ki, zaten yıllardır içiyorum. Ama bu gece bir başka. Sanki ölmek çözüm gibi ciğerlerime çektim nefesi o yanan tütünün acı tadıyla. Kaç tane içtim bilmiyorum sigaram bitti. Başımı kaldırıp Sinem'lerin evine baktığımda sanki perde hareket etmişti. Sinem beni mi izliyordu. Bu düşüncenin verdiği heyecan, kalbimin sesini kulaklarımda duyabiliyordum. Tüm köy uykuda . Tek ışık sokak lambaları ve tek ses gece kuşu ile çekirge sesleri.

       Yaşadığımız güzen anlar geldi aklıma. Hüzünlendim yine. Nasılsa kimse yok etrafta sessizce ağladım kaderime. Sessizce ve derinden. Bu muydu aşk. Bu muydu taparcasına sevginin mükafatı. Aşk, öfke, sevgi, yenilgi, özlem, her şeyi aynı anda yaşıyordum. Ama öfke ve yenilgi için kendime kızıyordum. Öfke kendimeydi.  Sinem'in ne suçu vardı ki. Sevemediyse omuydu suçlu.

       Deli gibi sağı solu yumruklamak istiyordum. Ya da dayak yemek. Karmakarışık duyguların arasında sıkışıp kalmıştım. Nefes almakta zorlanıyor, gözyaşlarıma engel olamıyorken sabahın olmayacağına inandırdım kendimi. Olmayacaktı bu sabah. Ne uyuyabilirdim ne de bir yere gidebilirdim. Sevdiğim bir kaç metre ileride evinde uyurken ben burada divaneydim. Kime ne Sinem'e ne ailesine ne. Onlar mı bana sev dediler. Onlar mı gel dediler köye. Sevdim işte. Ne yapayım sevdim. Deli gibi sevdim be seni Sinem.

       Onsuz geçen her güne lanet ederken onun yanına gelmiştim işte. Kendine çok dikkat et demişti bana. Ettim de geldim. Geldim de gidebilir miyim bilemeden geldim. Geldim de sanki gelince kollarıma atlayacakmış gibi hayal ederek geldim. Öyle olmayacağını bile bile geldim. Ne kadar bilsem de kalp işte farklı bir şey olsun istiyor.

       Oldu. Sabah ta oldu bir şekilde. Gözlerim yana yana sabah oldu. Camideki sabah ezanı şahit. "Essalatu Hayrun Minen Nevm "

"Essalatu Hayrun Minen Nevm "

       Namaz uykudan daha hayırlıdır diyordu ezanda müezzin. Kalkıp sabah namazına gitmek istedim. Gidemedim. Her yerim uyuşmuş sabaha kadar çeşme başında. Hafif çiğ inmiş üzerime nemli kıyafetlerim. Halbuki namaza gidecektim bir hevesle dua edecektim Sinem ve ben adına.

       Olmadı. Telefonum cebimde titredi. Bilinmeyen bir numaradan bir mesaj:

" Mustafa köye gelen sen miydin?

Sana benzettim. Sen mitdin gerçekten?"

Mesajı okurken içim gitti. Kötü hissettim kendimi. Bendim desem ne olacaktı ki. Hayır demek istedim. Hayır yazarken

" Evet son kez görmek istedim. Sensiz nefes alamıyorum. Nefes almak istedim. Senin yanında da alamadım" yazdım. Halbuki hayır yazacaktım ben.

" Bu gün pazar var Bafra'da oraya gideceğim, gitmediysen son kez görebilirsin" yazdı.

Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece " Olur " yazabildim.

 

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα