41.İSTANBUL

420 78 50
                                    

Baba Hasan'ın kahveye gittim. Emrah'ta arabayı bırakıp geldi. Baba Hasan:

" Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun gerisini anlatın bakalım çocuklar"

" Hasan baba yarın anlatsak benim eve gitmem gerek" diyerek özür dileyip çıktım. Çıkmak zorundaydım. Evde kim bilir neler olacaktı. Tek düşüncem ne olacaksa kaçış yok oğlum bir an önce olsun idi.

Anahtarımı çıkarıp kapıyı açıp eve girdim sessizce ve korkarak.

Aybüke yeni telefonu elinde kulaklık kulağında dünya ile bağlantısı yokmuş gibi geldiğimi bile fark etmedi. Aslında fark etmemesi de iyi oldu. Sessizce odama geçtim, korkarak kendi evimde bir sığıntı gibi. Babam ne yapacak beni görünce düşüncesi bile korkutuyor beni. Odaya girip kendimi yatağıma bıraktım. Bu evde huzurlu olmasam da yatağım huzur dolu geldi bana. Başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum. Evde yine bir ses curcunası ile uyandım. Her şeye hazırlıklıydım aslında. İçeri geçtim babamın gözlerinden ateş püskürüyor.

" Eşek oğlu eşşek. Giderken gidiyorsun da geri neden dönüyorsun eve. Burası otel mi lan. " Sude hanım da inceden inceden babama gaz veriyor sessizce bu daha da sinirlendiriyor beni. Zaten hiç sevemedi Sude hanım beni, kabullenemedi. Ama o da haklı bir taraftan. Kendi kızı var babamı da parmağında oynatıyor benimle neden uğraşsın. Babamın hiddeti iyice arttı. Kaçınılmaz bir son olan dayak yemeye doğru gidiyor iş belli. Ben kendimi çoktan hazırladım. Bu yolculuk için değer isterse saatlerce dövsün.

Babam üzerime yürümeye başladı. Sude hanımın :

" Oğluna haddini bildir. Kafasına göre gelip gitmeler de ne oluyor. Ben onun elbiselerini yıkıyorum, onun. Hangi sabah aç okula yolladım. Hangi gün aç bıraktım da bize bunu yapıyor bey"

" Sude annen haklı eşek herif senin yaptıkların yetti artık" diyerek ilk tokatı atmıştı o gün için. Ben ise hiç sesimi çıkarmadan başım öne eğik bekliyordum. Bir an önce olsun bitsin diyordum içimden ve Sude hanıma içimdeki nefreti büyütüyordum. Benim elbiselerimi her seferinde unuttum diyerek yıkamayan Sude hanım, ben eve geldiğimde yemek olmayınca kendi yemeğimi yapan bendim. Bunlar ufak meselelerdi aslında benim o evde yaşadıklarıma göre. Babam sinirini alamamıştı belli bir kaç tokat daha attı. Bu biraz sert olmuştu ama yapacak bir şey yok katlanacaktım. Bir süre sonra yorulmuş olacak ki bıraktı dövmeyi. Bende gık yok ses çıkarmıyorum. Alışmıştım acıya da aşağılanmaya da. Kendi kafamdan planlar kuruyordum bir taraftan. İçinde olduğum durum bunu gerektiriyordu.

" Defol git gözüm görmesin" diyerek son sözünü söyledi babam ve evden çıkıp gitti. Ben de elimi yüzümü yıkadım. Biraz odamda sakinleşip acının geçmesini bekledim. Beden acısı kolaydı ama kalbim çok acımıştı bu gece. Babam dediğim adamı artık hiç tanımadığımı ve benim bu evde yerim olmadığını fark ettim. Çok lazım olacak eşyalarımı toparlamaya başladım. Aybüke ben dayak yerken uzaktan seyretmişti. Ben odama girdikten kısa süre sonra geldi odaya üzgün, biraz da kırgın.

" Abiciğim keşke gitmeseydin"

" Aybüke gitmem gerekiyordu , gittim. Bu gün aynı durum olsa yine giderim. Hem sen dert etme anneciğin ve babacığın ile mutlu ol."

" Abiciğim neden toparlanıyorsun".

Bu soruya cevap versem bir dert vermesem bir dert. Cevap vermedim. Tek cevabım toparlanıp çıkmak oldu ona. Dışarı çıktığımda hava karamış ve biraz serinlemişti. Babamın tokatlarından yanan yanaklarıma vuran serinlik hoşuma gitti. Bu düşünce ile gülümsedim. O halde görseniz siz de gülerdiniz bana kendi kendine neden gülüyor deli mi bu çocuk diye.

Baba Hasan'ın kahvehanesine doğru yol aldım. Elimdeki çantaları görünce soran gözlerle baktı Baba Hasan.

" Hasan Baba bir süre misafirin olabilir miyim"

" Gel oğlum gel. O ne demek tabi ki" diyerek buyur etti beni içeri. Arka tarafta kendime yer hazırladım. Sonra geldim geri içeri. Baba Hasan inceden demleniyor ve sigara içiyor. Ben de yaktım bir tane sigara ama başka bir şey istemiyordu canım çay olsa belki. Baktım çay ocağının altı kapalı. Biraz sohbet ettik Baba Hasan ile. Yolculuğu anlattım tüm detaylarıyla. Gözlerim dolarak ta olsa anlattım.

" Oğlum daha gençsiniz. Önünüzde uzunca yol var. Seversin sevilirsin yine. Kimi zaman üzülür kimi zaman mutlu olursun. Daha çok gençsin. "

Bir taraftan öğütler veriyor bir taraftan da kendi hayat hikayesinden kesitlerle süslüyordu bunu. Uzunca bir süre sohbet ettik. Sanki aynı yaşıttayız gibi hoşuna gidiyordu onun sohbeti insanın.

Gecenin ilerleyen saatlerinde benim uykum iyice bastırdı ve izin isteyip arka tarafta kendime hazırladığım yere gittim. Son bir sigara yaktıktan sonra uzandım. Uzanır uzanmaz şimdi ne olacak sorusuna cevap aradım. Bulamadan uyuyu verdim.

.......

Arkadaşlar uzunca bir süreden sorna bölüm yazdım umarım hayatımdan bir kesit olan bu bölümü beğenerek okursunuz. İyi ya da kötü eleştirilerinize açığım ama bir noktaya kadar. Şöyle yazsan daha iyi böyle yazsan daha iyi gibi eleştirilere gerek yok. Farklı yazamam. Farklı yazarsam hayat hikayemden sapmış olurum. Olanı olduğu gibi paylaşıyorum. Sizin için okumak kolay olsa da benim için bu anıları paylaşmak çok zor emin olabilirsiniz. O anıları tekrar yaşıyorum yazarken. Desteğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın.

Mustafa.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin