2.) Çerçi

888 99 28
                                    

Samet, çayını tam içemeden, ayaklanarak amcası Halil'in peşine takıldı. Kahvehaneden epey uzaklaşınca, arkasını dönüp mavi gözlü sevdiği adama baktı. Osman'ın öfkeden inip kalkan göğsüyle hala bu tarafa baktığını görünce yutkundu ve burnunun direği müthiş derecede sızı yaptı.

Amcası "Önüne bak yürü haydi. Bir daha da gel dediysem gel, orda burda Fink atma" diye konuştuğunda, Samet'in yaptığı tek şey, sinir bürünmüş gözleriyle kafa sallamak oldu.

Ardından arkadan yürüyerek, giymekten yıpranmış ayakkabılarıyla yerdeki yuvarlak siyah bir taşa tekme atarak karşı duvara fırlattığında, Halil yerinde mıhlandı. Sinirden alev alev yanan kara gözleriyle, arkasını dönerek yeğenine yan bir bakış attı. Tıpkı karşı duvardan daha sert bir ifadeyle, kahverengi gözlere dikti cehennem karası karalarını.

Bir müddet alt dudağını kemirerek dişlerinin arasında konuştu "La oğlım başıma belamısın" dedi ve parmağını kaldırıp tehdit savurdu "Bak, seni bir daha yanımda çalıştırmam rezil olursunuz haa, ona göre hareketlerine dikkat et" dedi ve tekrar önüne döndü.

Yeğeninin gözünü korkutmak için, sinirden ayağıyla az önce fırlatılan taştan biraz daha büyük bir taşa tekme savurup, bir solukta dükkanına girdi.

Samet'te arkasından istemeye istemeye içeri girdiğinde, Halil tiksinti dolu edayla yüzünü buruşturup, yeğeninin çehresine baktı. Beline attığı ellerini indirdi ve çenesiyle  dün yaptığı kazan, tencere, tava, bardak ve tabak gibi malzemelerini gösterdi.

"Şimdi, kaldır onları. At arabasına bindir. Sonra da götür yukarı köylerde sat. Satmadan da dönme"

Samet bir an önce buradan kurtulmak için, amcasına bakmadan eğildi ve önce demirden yaptığı kazanı kaldırıp at arabasına götürerek arabanın arkasına sağlam bir şekilde yerleştirdi. Tekrardan dükkana girdiğinde göz ucuyla amcasına baktı. Halil ise, eliyle biraz seri olması için hareketler yaparak odasına doğru adımlayarak elini kendisi için yaptığı küçük odanın kapı koluna attı. Açtı ve yeğenini koca dükkanda yalnız bıraktı.

Birkaç dakika sonra, Samet amcasının yaptığı tüm malları sağlam bir şekilde arabanın arkasına yerleştirdiğinde, alnında yorgunluğunu belli eden boncuk gibi terler belirdi. Koluyla terleri silerek son kez amcasının odasına ağır ağır adımlayarak, amcasının kara gözlerine baktı.

"Amca, herşeyi arabaya yerleştirdim. Gidiyorum ben" diye haber verdi.

Kaşları bitişmiş sinirle duran Halil ise, konuşmadan bir an önce gitmesi için , elini kaldırıp git işareti yaptı ve tiksinti dolu bakışlarını çözmeden masasındaki gazeteye çevirdi. Bu durum elini kapıya yaslamış Samet'in göz devirmesine neden oldu. Babası vefat ettikten sonra, kendilerine karşı çok değişmişti amcası

Halbuki eskiden Samet onu da severdi ama şimdi, lütuf yapıyormuş gibi hareketleri vardı. Eğer para veriyorsa, yok yere vermemezlik yapmıyordu ki. Samet hepsini alnının teriyle kazanıyordu. Peki amcasının bu hareketleri niyeydi? Kimeydi? Samet bu durumu eskiden kafasına çok takardı. Ama şimdi hiçbir şey umrunda değildi. Çünkü amcasının, parası çoğaldıkça karakterinde bir takım eksiklikler peydahlanmıştı. Sadece ona acıyordu. Çünkü köyde kendisini seven bir Allah'ın kuluna rastlanılmıyordu.

Samet, içine yarım bir nefes alarak burada daha fazla beklemeyip, yavaşça kapattığı kapıyı geride bıraktı. Başını önüne eğerek kahverengi gözlerini üzerinde gezdirdi. Giymekten epirmiş bir gömlek ve tabanı düştü düşecek ayakkabılar. Pantolunu ise geçen ay aldığı için şimdilik sorun teşkil etmiyordu. Zaten, üzerindeki kıyafetlerin çoğu, genelde evde babasının eskileriydi. Bu yoklukta idare etmekten başka çaresi yoktu. Birde Rahmetli babası tıpkı amcası gibi heybetli olduğundan genelde kıyafetleri Samet'e hem büyük hemde uzun geliyordu.

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now