27. Hasret Gidermek

309 57 27
                                    

Vote atmayı unutmayın gençler

🍂
🌼

Askerler güvenli bir şekilde Samet'i evinin önüne götürmek için ilerlediklerinde yolda rastladıkları köy ahalinin şaşkın bakışlarına maruz kalmaktan da geri durmadılar. Köyün erkekleri yatsı namazı için camiye doğru gidiyorlardı. Genç delikanlı hepsini tek tek çok özlemişti. Hepsinin emeği üzerinde çoktu. Babasının yokluğunda varlıklarını eksik etmemişlerdi hiçbir zaman.

Araba biraz daha çukurlu yolda ilerlediğinde, amcası Halil'in evini de geçerek harabe evleri birer ikişer arkalarında bıraktılar. Son kez kahvehanenin sağından saparak evine yetiştiklerinde askerler aksi bir harekette bulunmadan erzakları seri şekilde arabadan indirerek Samet'e teslim ettiler.

Askerler çekip gittiğinde kumral delikanlı özlemden yüzü buruşarak omuzları çöküverdi. Bir elini cayır cayır yanan kalbine götürürken, diğerini de hızla evlerinin kapısına götürüp gürültüyle tıkladı. Fakat unuttuğu birşey vardı. O da Fırat'ın hâlâ korkusunun devam ettiğiydi. Fırat korkuyla yerinde sıçrayarak hasta anacağının kucağına koşup sarıldı.

Her hangi bir adım sesi kulağına gelmeyince, kapıyı tekrardan tıklayıp özlem dolu sesiyle "Ana aç kapıyı ben geldim!" diye ağlayıp kapıdakinin yabancı olmadığının haberini verdi.

"Ana abim gelmiş. Ana abim gelmiş" diye coşkuyla gelen sese boğazı düğümlendi. Yüreği dağlandı. Bacakları titreyerek ayakta zor durabildi. Aynı dakika içerisinde kapı geriye doğru savrulup açılırken, vatanına kavuşmanın hasretiyle annesiyle beraber omuzları savrula savrula ağlamaya başladılar.

Fırat ise aşağıya kayan titrek dudaklarıyla dışarı çıkıp abisinin beline sarıldı. Başını da karnına yasladı. "Abicimm benim" dedi duygunun, özlemin her tonu olan ses rengiyle

Samet belini bükerek Fırat'ın tertemiz kokan saçlarına art arda öpücükler bahşederek kucağına kaldırdı. Fırat abisinin ıslak yanaklarına, küçük ellerini götürüp tertemiz kuruttuktan sonra küçük dudaklarıyla abisinin yanaklarına güzelce bir öpücük kondurdu.

"Abi artık gitmeyecektin değil mi?" diye sorunca, Samet başını iki yana silkeledi. Kardeşinin sol gözüne kokulu bir öpücük kondurup kararlı bir sesle "Merak etme paşam. Seni bırakıp hiçbir yere gitmeyeceğim artık" diye olumlu bir yanıt verdi.

Emine hatunun nemlenmekten bulanık gözleri yerdeki torbalara kayarken sıkıntıyla iç çekti. Biliyordu ki oğlunu tekrar ondan koparacaklardı. O arada sokaktan geçen komşular güler bir yüzle "Hayırlı olsun Emine bacı. Oğlun gelmiş" diyerek gözlerini yerdeki torbalara kaydırdılar.

Kaydırmalarının birçok nedenleri vardı elbette. Köy ahalisi elde avuçta ne varsa askerlere teslim ederken, komşuları Emine'ye erzak erzak torpabalar geliyordu. Hal böyle olunca işkillenmiyorda değillerdi. Fakat genelde aralarında konuştukları şuydu. 'Oğlu karargahta kalarak kazandığı parayı ailesine harcıyor' olduğuydu. Yani şimdilik çok da endişe edilecek bir durum yoktu.

Emine hatun rahatsız olup, devrilen bakışlara rastlasada şuan mutluluğunu paylaşan konuşmalarını yanıtsız da bırakmak istemedi. Bu yüzden özlemden hâlen titreyen dudaklarını birbirine değdirip "Sağol Anzılha bacı. Allah bugünleri de bana gösterdi ya. Daha da ölsem gözüm açıkta kalmaz inşallah"

"Öyle deme Emine bacım. Sen iyiyi düşün. İyilik seni bulur İnşallah. Samet oğlumuzda delikanlı çocuktur. Ne seni nede köylüyü bugüne kadar üzmemiştir. Allah masumlarla beraberdir. İnşallah eski günlerimize de kavuşacağız" dediğinde, Emine hatun laf söz olmaması adına sevinçle dışarı çıktı. Ellerini torbalara götürüp içinden küçük hasır torbaya sarılan biraz bulgurdan onlara götürüp hediye etti. Komşular minnetle teşekkür ettikten sonra onları yalnız bıraktılar.

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now