30. Kurtuluş Savaşı'ndan İki Gün Önce

258 55 20
                                    

Oy vermeyi unutmayın
arkadaşlar

🍂

Akşama doğru Urfa müftüsü Hüsnü efendi ile toplantı yapacaktı Osman.

Dünden beridir Urfa merkezdeydi. Urfa merkeze her geldiğinde ise Samet'in amcası Salih beyde kalıyordu. Zaten Salih Bey'in karısı Osman'ın baba tarafından kuzeni sayılıyordu.

Hüsnü efendi apar topar ikindi namazının vakti geçmeden namazını kılarak elindeki kahverengi tespihle toplantı odasına giriş yaptı. Şuan Osman dışında diğer ilçelerin önde gelen aşiret liderleri de teşrif etmişlerdi.

Hüsnü efendi masanın başına geçerek "Ağalar hoş geldiniz. Sefa getirdiniz buraya" ciddiyetini elden bırakmadan eliyle oturmalarını söyleyerek pencereden dışarıyı göz gezdirdi. Her hangi olumsuz bir durum gözükmüyordu  şuan. Ayrıca bu son toplantıları olacaktı. Herkes yerlerine geçip otururken Hüsnü efendi ayakta biraz daha bekleyerek elini sakallarına götürdü.

Oda da bulunan herkes Hüsnü efendinin dilinden dökülecek olan kelimeye odaklanmıştı. Hüsnü efendi elini sakalında çekerek parmaklarını göbeğinde birleştirdi. Kendi kendisiyle konuşur gibi gözünü önündeki su dolu bardaktan çekmeden "Bugün son toplantımızı yapacağız inşallah. Bu saatten sonra kimimiz şehit olacak. Kimimiz milli mücadeleye devam edecek ağalar" deyip kısa bir soluklandı ve odadakilere göz ucuyla bakarak arkasında duran sandalyeye oturdu. Ellerini de masada birleştirip "Kendimiz için değil! Evlatlarımız için, namusumuz için bu mücadeleye destek vereceğiz. Vermek zorundayız. Gerekirse eli silah tutan genç kızlarımızı da bu mücadeleye katacağız" diye sürdürdü.

Aşiret liderleri, Hüsnü efendinin söylediklerini başıyla onaylarken Osman söze girdi. "Hüsnü hocam. Allah'ın izniyle birçok gencimizi mücadeleye katılmaya ikna ettik. Hepsinin gözünde tam bağımsızlık bir vilayette yaşama hürriyeti var. Ben diyorum ki diğer şehirlerdeki müftülere de telgraf çekmeniz. Ve dâhi Siverek'te bulunan Cafer aşiretini de örgütlemen. Onlar bizden hem daha güçlüler. Hemde orada Fransız tehditi buraya nazaran pek yok"

"Osman oğlım doğrı söyli müftı efendı! Herkese iki gün sonra milli mücadeleyi başlatacağız dedik. Ordakı aşiretler de derhal hazırlıklarını yapsınlar. Biz önden ilk kurşını sıkarız. Onlar da arkadan Ermeni güçlerıne saldırırlar"

Bunu söyleyen Birecik ilçesinin önde gelen aşiret lideriydi. Hüsnü efendi ellerini çözüp başındaki sarıkı düzeltti. Parmaklarıyla tespihini çekerken, diğer aşiret liderlerine de söz hakkı verdi. Aşağı yukarı hepsi aynı fikirdeydi. Hepsinin amacı protesto telgrafını buraya gelmeyen ilçelerin aşiretlerine yaymaktı.

Osman tekrar söze girdi. Şuan odada en genç kişiydi ama fikirleri aşiret liderlerini çok çabuk etkiliyordu. En önemlisi korkusuz bir ses tona sahipti.

"Hüsnü hocam. Siz bugün telgraf işini halldedin. Bende silahları sakladığımız yerden çıkartayım. Cuma günü de namazdan sonra silahlanan gençlerle ilk kurşunu sıkarız. Ali Saip bey'de askerlerle karargahın etrafına askerlerini konuşlandırsın. Hatta dikkat çekmemek adına askerler sivil kıyafetler giysinler" dediği an kapıda kendisini dinleyen Ali Saip komutanı gördü.

Odada bulunan herkes ayağa kalkarak Ali Saip komutanla tokalaştıktan sonra tekrar yerlerine oturdular ve milli mücadele için fikir alışverişinde bulundular. Fikirleri kesin kesti. Hepsi bu mücadeleye uymak zorundaydı. Yoksa tıpkı tesbihin bir boncuğun yanlış dizilmesi gibi Fransızlar tarafından tek tek şehit edilir, ipe dizilirlerdi.

Saat epey yatsıya yaklaşınca odadakiler birbirlerinden helallik aldılar. Savaştı bu. Kimisi hakkın rahmetine kavuşacaktı. Kimisi onların yerine mermi sıkmaya devam edecekti. Kazanınca da herkes adına özgürlük bayrağını devlet dairelerine dikecek buraların Urfa halkına ait olduklarını ispat edeceklerdi.

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now