35. Yanlışlarından Dönmek

187 52 19
                                    

Oy atmayı unutmayın ❤️

🍂🍂
🌼

Vakit ikindiye doğru ilerlerken Osman Fırat'a içeriden çıkmamasını tembih ederek kapı önüne çıktı. Havanın, saatler öncesine nazaran güneşli olduğunu gördü.

Güneşten yayılan ışıktan dolayı yerde biriken sular kristalimsi bir şekilde parlayarak yer yer halkalar oluşturmuştu. Hayretle gözlerini açarak başını iki yana salladı.

Yarın cuma günüydü. Cuma namazından sonra harp başlatılacaktı inşallah. Ama her şeyden önce köye inip hem Küheylan'ı hemde Emine teyzesinin ilaçlarını almayı aklına koymuştu.

Gözleri dışarda Ayze'yi ararken köyün imamını gördü. Köyün imamı Ayze'nin abisi olup, Osman ile hiç anlaşamıyordu. Osman gözlerini devirirken, uzaktan kendisine doğru ilerleyen imam Tayfun'a göz ucuyla baktı. Elinde tuttuğu tesbihiyle yarım ağız sırıtırken gördü.

Birkaç adım kala "Osman kardeş! Hayırdır? Seni buralarda görür müydük?" diye sordu imam.

Osman ise imamdan gelen laubali soruya ağız ucuyla sabır dileyerek hmlandı sadece.

İmam Tayfun konuşurken Ayze'de kapıda belirmişti. Derhâl lastikli mavi babet ayakkabısını ayağına geçirerek iki delilanlıya doğru adımladı. Tayfun Osman'a göre epey cılız biriydi. Yanlış birşey sormaktan da tırsıyordu biraz.

"Bekir emmi yok mu?" başka bir soruyla denk düşen Osman bu sefer nırçlandı. "Tch!...Ben tek geldim" diye cevapladı umursamaz bir edayla.

Tayfun yeni bir soruyu dilinden dökeceği esnada kız kardeşini koluma dokunurken gördü. Çatık kaşlarıyla "Ayze, yabancı bir erkek varken yanıma gelme demedim mi ben sana?" sinirle sorduğu soruya karşılık gelen "Abi Osman yabancı değil ki?" diye yanıt aldı.

"Olsun. Geç haydi içeri sen. Bende geliyorum" diyerek Osman'ın kaskatı kesilen çehresine döndü tekrardan.

"Fransalılarla boşuna savaşmayın Osman kardeş. İki dirhem kurşunumuz var. Onları da heba ederek gençlerin başını boşu boşuna yakmayın, bir heves uğruna..."

Osman istemeden sinirle dilini dişleyerek "Heves uğruna mı?...Tayfun...senin dilin ne söyler. Bu Fransızlar gelip kız kardeşine göz koysa yine aynı şekil susacak mısın?" diye bağırdı. Mavileri ise gittikçe bulanıklaşmaya başlamıştı.

"Yav haklısın da kaç kişiyiz de onlarla baş edeceğiz. İstanbul hükümeti bile bizi kaderimizle baş başa bırakt..."

"Kaderini niye başkasının iki dudağı arasına bırakıyorsun Tayfun...Korkaksan korkaklığını bu kadar belli etmede de, gençlerin aklı bulanmasın iyice. Yarın cuma namazında o fetvayı okuyacaksın. Hele bir yanlış yap!! Allah şahidim olsun ki imam mimam dinlemem, başındaki sarığı alır göt..." gerisini yutmak zorunda kalıp tövbe estağfurullahını getirdi. Ağzını bozmak istemiyordu Ayze'nin yanında.

Tayfun çekinceli bir sesle "İyi siz bilirsiniz!" diyerek arkasını döndü. Kız kardeşine hitaben "Sen de çok durma da gel yemek hazırla bana! Anam evde mi?"

"He abi ahırdaydı en son. Babam da köye indiydi"

Tayfun gerekli yanıtları alırken ayaklarını evlerine doğru ilerletti. "Tayfun'un kusuruna bakma Osman. Biliyorsun işte"

"Bilmem mi? Müftü kala kala bu imam bozuntusunu başımıza bela etti...Neyse, Ayze bacı ben köye iniyorum. Sen ara ara Emine teyzeyi ve Samet'i kontrol eder misin? Birde Fırat aç. Sana zahmet olmasa, ona da bir dürüm hazırlarsan çok büyük sevaba girmiş olursun"

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now