8.) Üşüyor musun?

623 81 15
                                    


Küheylan yolda yavaş yavaş ilerlerken, esmer adam gemi elinde bırakmadan yan tarafına baktı. Kumralı battaniyeye sıkıca sarılmış, sadece gözlerini açıkta bırakmıştı. "Daha iyi misin?" diye sorduğunda Samet başını süratle salladı.

"Evet, teşekkür ederim" diye yumuşak sesini kullandı ve "Allah razı olsun" diye ekledi

Osman gülümseyen yüzüyle önüne dönüp ileriye baktı. Yavaş yavaş yol kenarlarındaki çam ağaçlarını bir bir geride bırakıyorlardı. Yolda rastgeldikleri köylü çocuklar, telaşla eşeklerini kenara çekiyordu. Eşeğin hemen arkasında onlarca koyun onları takip ediyorlardı. Muhtemelen otlatmaya götüreceklerdi bu soğukta.

Biraz daha uzaklarında çoban köpeğini gördü. Uzanmış, kafasını patilerine yaslamıştı. Osman yan tarafında duran kırbacını sert olmayacak şekilde küheylanın sırtına vurup biraz daha hızlandırdı. Beş dakikalık yoldan sonra tarla olan bir yere geldiler.

Yukarı köye en kısa yoldan gitmek için birkaç metre ötede ikiye ayrılan yoldan sağa dönderdi küheylanı.
At dörtnala ilerlediğinde, kafasını tekrar kumralına çevirdi "Demek barajda yüzerken gördün beni. Kıyafetlerle miydim? yoksa, cıbıldak mıydım?"

Bu soruya Samet'in cevabı kendine sardığı battaniyeye daha çok sinmek oldu. Müthiş derecede utanmıştı. Bu utangaçlık duygusu, bedenini esir alarak soğuk moğuk dinlemeyip kulaklarını cayır cayır yandırmıştı

Osman dudağının içini kemirip kıkırdadı "Hmm Samet. Bir soru sordum sana oğlum cevap versene?" keyifle alay ediyordu kumralıyla. Samet kendisini saklasada, kıpkırmızı kesilen burnu herşeyi ele veriyordu şuan. 

Esmer adam, keyifle bir kahkaha da patlattı ve küheylana biraz daha yüklendi. Çünkü birkaç gün dinlenince tembelleşmişti bu at.

"La küheylan, oğlım hızlansana!" diye sitem ettiğinde Samet, sevdiği adamın kırmızıya kesilen kulaklarını gördü ve gem tutan eline, elini uzatarak atın gemini kendine çekti. Küheylanı durdurdu.

Osman hafif öne savrularak kafasını direkt soluna çevirdi "Ne oluyor oğlum? Niye durdurdun atı?"

Samet çekinerek "Abi!" dedi. Her ne kadar abi demek istemese de mecbur hissediyordu kendisini. Diğer yandan da yaşça kendisinden büyüktü. Çünkü birkaç ay sonra, sevdiği adam yirmi yedi yaşına basacaktı.

"Abi kulakların kıpkırmızı olmuş. Gel yer değiştirelim lütfen" dediğinde Osman başını yana eğip gözlerini kıstı. Hafif uzun saçları soğuk rüzgarın etkisiyle dalgalanarak başını eğdigi tarafa düştü.

Dudaklarını oynatarak "Samet!! senden böyle birşey istedim mi ben oğlum?" dedi ciddi bir ifadeyle. Samet "İstemedin ama kendimi kötü hissediyorum" diye sürdürdü cümleyi.

Esmer, dirseğiyle Samet'i diğer tarafa hafifçe iterek "Yerine geç Samet'im. Bir daha da lüzumsuz yardımlara bulaşarak beni kızdırtma!"

Samet, bu sefer elini kafasındaki bereye götürüp çıkardı. Sonra da eliyle saçlarını düzelterek Osman'a uzattı.

Mahçup bir edayla "O zaman al bunu tak başına...lütfen!" sonunu o kadar naif ve ricalı söylemişti ki, Osman elini kumralının çenesine götürüp hafif okşayarak başını salladı.

Samet tebessüm edip elinde tuttuğu bereyi sevdiği adama bir daha uzattı. Osman ise sol gözünü kırpıp "Ee o kadar zahmet ettin. Tak bari başıma" dedi.

Sonra da başını kumralına biraz eğerek mavi gözlerini karşısındaki kahvelere dikti. Bir süre bu şekil bakıştılar. Burunlarından çıkan sıcak nefesler, birbirlerine ulaşıp muazzam bir tansiyon oluşturuyordu ortalarında

Kurtuluş Son    |BxB|On viuen les histories. Descobreix ara