25. Özgürsün!

298 60 26
                                    

Normalde şarkı kullanmam ama bu şarkıyla yazdığım için ekledim.
Keyifli okumalar ❤️

🍂🍂

Arkadan gelen sese Samet'in gözleri fal taşı misali büyürken, Charles arkasını dönmeden yıldırım hızında kolunu kaldırdı ve kapıda her kim var ise bir an önce gitmesi için eliyle işaret verdiğinde çalışan kadın yüreği ağzında eğilerek yerdeki sepeti parmakları arasına aldı ve kapıyı çevik bir hareketle kapattı. Sonra da koşar adımlarla koridoru yalnız bıraktı.

Samet ise elini dudaklarını öpen sarışın komutanın göğsüne koyup geriye iterek üzerinden kaldırdı. Dudaklarını koluyla silerek öfkeli bir sesle "Siz kafayı mı yediniz!" diye gürledi. Zaten karargahtaki tüm gözler üzerindeydi. Çalışan kadının bu görüntüye şahit olması iyice dedikoduların tuzu biberi olacaktı. Birde köyde ismi çıkarsa bu saatten sonra Samet'i kendi köylerinde barındırtmazlardı.

Sırtını yataktan kurtardıktan sonra Charles'ı arkasında bırakarak Aceleci adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kendilerini o halde görenin kim olduğunu öğrenecek, kimseye bahsetmemesi için gerekirse yalvaracaktı. Yanaklarından akan yaşların farkında bile değildi.

Histerik nefeslerle kapıya yetiştiği an Charles'ın kıskacına takıldı. "Nereye gidiyorsun?...Benden izin aldin mi?" diye sinirle konuşan komutanı dinlemeden elini tekrar kapı koluna atacağı esnada boynu güçlü eller tarafından sıkıldı ve tekrar yatağa doğru sürüklendi. Boğazı o kadar sert sıkılıyordu ki nefes almakta güçlük çekiyordu. Öyle ki dudakları dâhi renk değiştirmişti. Sırtı tekrardan yatakla buluşunca iki büklüm olup dakikalarca öksürmeye başladı.

Charles sinirden inip kalkan göğsüyle parmaklarını saçlarına daldırdı. Yatakta öksüren kumral gencin, çoğu zaman kendisini zorladığını düşünüyor, kendine hakim olmakta güçlük çekiyordu. Tıpkı şuan olduğu gibi parmakları direkt üstündeki gömleğin düğmelerine giderek hızla omuzlarından sıyırdı. Bu sefer elini pantolonun kemerine düğmesine ve fermuarına götürerek indirdi. Vakit kaybetmeden yatakta öksüren kumralın kollarını tuttuğu gibi arkaya doğru birbirine kenetledi.

Samet korkudan dudakları titretken kısık sesle yalvardı "Ne yapıyorsunuz? Lütfen yapmayın.." çok çaresiz bir haldeydi. İstese de üzerindeki komutana gücü yetmezdi.

Samet'in acı dolu çatallı sesi Charles'ın kulağına ilişince sarı komutan yavaş yavaş kendine gelerek sertçe yutkundu ve ateşin üzerine oturmuş gibi yıldırım hızından geriye çekildi. Eğilip yerde kendisini bekleyen gömleğini parmaklarıyla kavrayarak yerden kurtardı. Aynı saniyelerde pişmanlıktan dolayı seğiren dudakları kendine lanetler etmeye başladı. Nasıl oldu da şuurunu bu kadar çabuk kaybedebilmişti.

Parmakları arasında buruşturduğu gömleğiyle arkasını dönerek kapıya doğru adımladı. Daha da arkasına bakmadan kapı koluna elini götürüp aşağı indirdi ve koridora çıkıp diğer odaya doğru adımladı.

Tam da o sırada koridorda temizlik yapan çalışanların dikkatini çekmeyi başardı. Çalışanlar Charles'ın kendi kendine küfürler savurup renk değiştiren yüzüyle karşılaşınca dönüp birbirlerine baktılar. İşte bu Samet'in hayatını zehir edecek olan yanlış anlaşılmanın fitilini ateşlemeye yetmişti de artmıştı.

Yalnız öfkeden dudakları gülümseyen biri daha vardı. Bu kişi Kerim'in ta kendisiydi. Başını yan odanın eşiğinden biraz uzatarak zaafı olduğu adamın çıplak sırtına bakıyor kızarmış gözlerini dolduruyordu. Yumruk olan elini ise sert olmayacak şekilde kapıya vuruyordu.

Şuan sonsuz boşluk ve pişmanlık Charles'ın dört bir yanını esir almıştı. Kendine lanetler ediyordu. Fakat kelimeler uğuldayarak kulağına ilişiyordu. Kendini cehenneme atılmış gibi hissediyor aldığı her nefes ok olup ciğerine batıyordu. Daha fazla dayanamayarak yüksek sesle bağırıp elindeki gömleği yere fırlattığı esnada kapı tıklanıldı. Yorgun gözlerini kapıya değdirip Fransızca "Defol!!" diye bağırdı.

Yalnız kapıdaki kişi aksini yaparak, kapıyı yarım aralık açtı. Charles beklemediği kişiyi karşısında görünce bilinci yavaş yavaş yerine geldi. Bulanık olan sis perde gözlerinden kalkarak parmağını öfkeyle kaldırarak "Çık dedim sana!!" diye bağırdı ve Kerim'in üzerine yürüdüğü esnada Kerim korkudan titreyen bacağını bir kenara bıraktı. Hafif parmak ucundan kalkarak Charles'ı sakinleştirmek için dudaklarına uzandı ve anında kabul görülüp kendini Charles'ın kucağında buldu. O şekil yatağa doğru giderken yan odada nöbet titremesi geçiren gençten haberleri yoktu elbette.

Samet yere çökmüş kalçasını buz gibi zemine yaslamış bacaklarını da kendine çekerek kollarıyla etrafını sarmıştı. Alnını da dizlerine yaslayıp içli içli ağlıyordu. Annesi, kardeşini, arkadaşlarını, köyünü ve en önemlisi kara sevdam dediği adamı çok özlüyordu. Dayanamıyordu artık. Özlem çok ağır gelmişti masum omuzlarına. Kimden yardım isteyeceğini bilmiyordu. Dışarı da çıkamıyordu. Çünkü Charles askerlerine kesin emir vermişti. Tutsak bir hayat yaşıyordu dört duvar arasında

Bu şekil dakikalar geçti. Ne odaya uğrayan oldu. Ne de kumral genç yerinde milim kımıldadı. Hatta bir ara içi geçince gözleri yumulup uykuya dalmıştı. Annesini rüyasında görmüştü. Köylüler tarafından zorbalığa uğruyordu. Emin'i annesi Fırat ile oynasın istemiyordu. Dakikalar geçtikçe Samet acıyla 'Anne' diye sayıklmaya başladı.

Gözlerini araladığında ise ayakları felâket derecesinde üşümüştü. Çaresizliğin dibini yaşıyordu. Dudakları iyice kuruyunca diliyle ıslatarak yavaşça yerinden kalktı. Terliklerini giyerek kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açıp koridora ayak basacaktı ki Kerim'i Charles'ın diğer odasında çıkarken, hatta üzerini düzeltirken görünce hayal kırıklığıyla gözlerini yumdu ve ona görünmeden tekrar odaya girdi. Sırtını kapının yanında duran duvara yaslayarak ellerini arkasında birleştirdi.

Kerim ile hiçbir zaman yakın olmamıştı zaten. Eskiden de aksi bir tipti. Pek arkadaşı olmazdı. Bir an ona güvendiği için kendini suçlu hissetse de yapacak birşeyin olmadığına ikna etti kendini. Charles'ın Kerim yüzünden Osman'a baskın yaptığını düşünüyordu.

Halbuki Charles, Kerim'e güvenmediği için arkasında asker göndertmiş öyle baskın yapmıştı. Ama bunu Charles dışında kimse bilmiyordu elbette. Yeri geldiği zaman kendisine ihanet etti diye Kerim'in cezasını kendi elleriyle verecekti. Hem kendisine hemde halkına ihanet ettiği için Kerim'i bir çöp poşetinden farksız görmüyordu.

Samet kapının yanında kollarını birbirine bağlayarak orada biraz daha beklediğinde, kapı hafif aralık açıldı. Tahmin ettiği kişi odaya ilk adımını atarak önünde durduğunda tedirginlik etrafını sardı

Charles ise suçlu bir çocuk gibi "Özür dilerim!" diye fısıldadı.

Samet yüzünü kaldırıp kendisinden tepki bekleyen adama bakarken kolları halen birbirine bağlıydı. İlk etapta şaşkınlık emaresini atarken bakışlarını tekrar yere indirdi ve özrünü kabul edercesine başını hafif salladı. Kendisini bu kadar çabuk affeden gencin üzgün yüzünü gören Charles daha da vicdan azabı çekerek histerik bir nefes bıraktı.

Samet'e bir adım atarak elini omzuna götürüp yutkundu. Ona dokunmaya hakkı var mıydı bilmiyordu ama ona muhtaç hissediyordu kendini. "Yarin köyüne gidebilirsin! Bir süre özgürsün" dediği an Samet afallayarak ağzı açık başını kendisine kaldırdı.

Samet 'Bir süre özgürsün' den kastının ne olduğunu anlamasa da sevinçten dudakları titredi. Gözleri yerine kırpışıp konuşunca Charles dudaklarını tekrar oynattı. "Bana biraz sarilabilir misin?" diye rica edince başını iki yana salladı. Hayır bunu yapmak içinden gelmiyordu. Bir saat önce kendisini taciz etmeye kalkışan adama sarılmayı doğru bulmuyordu. Gururuna yediremedi. Ama eğer ona sarılmasa teklifinden cayar diye belini duvardan çekti.

Başıyla onaylayınca Charles'ın dudakları gerildi. Samet'in omzunda duran ellerini daha da kenetletti ve kendisinden biraz daha kısa ve narin olan genci kendine çekerek kollarıyla sımsıkı sarıldı. Nedendir bilmiyor ama kollarındaki bu adamı bırakmayacaktı. Kendine saklayacak ve ne olursa olsun en geç bir ay sonra kendisiyle Paris'e götürecekti. Onsuz bir hayat düşünemiyordu. Sevgisine sadık kalmadığının farkındaydı ama buna mecbur ediliyor itiliyordu...

🍂🍂


❤️

Diğer bölümde görüşürüz

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now