32. Dehşete Düşmek

256 58 16
                                    

Oy vermeyi unutmayın canlar

Oy vermeyi unutmayın canlar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🍂

Sabaha doğru aniden bastıran ve şakır şakır yağan yağmur, Osman'ın ilerlemesini güçsüzleştiriyordu. Az kalmıştı hâlbuki! Birazdan sevdiğini kucağına alacak boynunda biraz nefeslenecekti.

Boynuna doladığı atkısını ise biraz daha yukarıya kaldırarak sadece gözlerini açıkta bıraktı. Az önce düşman askerlerini geride bırakmış köye doğru Küheylan'la beraber ilerliyordu. Acaba kumralı şuan kahvaltısını yapmış mıydı? diye düşünüyordu herşeyden habersiz.

Eğer yapmamış ise evlerine davet edecekti. Anasının yamacına yanaşacak muzip bir dille  'Ana hele ölmüş babanın hayrına şöyle güzel bir kahvaltı yapta, dolu dolu bir kahvaltı yiyelim bu sabah!' diye söyleyeceğine dair kafasına koymuştu. Hem sevdiği için, hemde savaştı bu. Gidipte dönmemekte vardı!

Bari son iki günü dolu dolu geçirsinlerdi. Bir eliyle Küheylan'ın gemini tutarken diğer eliyle tüfeğini yokladı. Herhangi bir sıkıntı görünmüyordu. Küheylan çok geçmeden kasvetle örtülen köylerine giriş yaptı.

Küheylan heybetli bedeniyle kahvehaneye doğru koşarken Osman'ın mavi hareleri, kahvehaneden çıkan Ahmet beye ilişti ve Küheylan'ın gemini kendine çekip durdurdu.

Gür sesiyle "Ahmet ağam nasılsın?" diye sorunca beklemediği bir ifadeyle karşılaştı.

Üzerine şırıl şırıl yağmur yağarken, tüm dikkatini karşısındaki adama verdi. Dipçik gibi oradan oraya koşan adam, birden bire sönüvermiş gördü karşısında.

Küheylan'ın sırtından inmeden, heybetli atı kendi etrafında dönderdi ve sorusunu yineledi. "Abi hayırdır? Kötü bir hal mı var?"

Ahmet bey başını belli belirsiz aşağı yukarı sallayarak "Samet..." dediği an Osman gerisini dinlemedi bile. Neydi şimdi bu kalbinin tam ortasına çöken ağırlık. Sanki göğüs kafesine bir balyoz yemiş gibiydi.

Elindeki kırbacı Küheylan'ın sırtına sert olmayacak şekilde vurup yüksek sesle dehletti ve korkuyla sevdiği adamın evine yetişti.

Henüz sabahın çok erken saatiydi. İnşallah kötü bir durum yoktu. Emine teyzesine mi birşey olmuştu acaba? Hastalığı mı yine nüksetmişti acaba? En kötü ihtimali düşünemiyordu bile...

Çünkü en kötü ihtimal Charles'ın gelip Samet'i tekrar karargâha götürmesiydi. Eğer olur da tekrar götürmüş ise kurtarması güç olacaktı bu sefer!

Küheylan'ın sırtından atlayarak elini kapının tokmağına götürüp çok da yüksek olmayacak şekilde kapıya vurdu. Neydi bu kasvetli ruh hali!! Korkudan Osman'ın sırtını boncuk boncuk terlerle donatmıştı!

Kapıda her hangi bir hareketlilik göremeyip, herhangi bir adım sesi işitmeyince tekrar kapıya vurdu ve "Emine teyzem!" diye bağırdı.

Adım sesleri kulağına ilişince alt dudağını sıkıntıyla dişleri arasına kıstırdı. Kapı ardına kadar açılınca Emine teyzesini perperişan gördü. Korkudan eli ayağı birbirine dolandı. Küheylan'ı bir solukta ahıra bırakıp kapıyı kilitledi ve koşarak içeriye daldı. Gözleri etrafta birşeyler ararken sobanın yanında arkası dönük sevdiğini gördü. Kısa bir an rahat bir nefes alırken, Fırat'ı mutfaktan çıkıp koşarak kendisine yaklaşırken gördü.

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now