4.) Sinir

691 92 28
                                    

Kaldıkları köy: Eski Halfeti

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Kaldıkları köy: Eski Halfeti

🍂

Sabah saat dokuzu beş geçe kapıya dayanan öfkeli gözlerin sahibi olan Halil, elini kapıya sertçe vurarak ev ahalisini, kahvaltı yaparken bir anda telaşlanmasına sebep oldu. Osman ise yerinden kalkmadan ağzındaki lokmayı yavaşça çiğneyip, kısık gözleriyle kardeşi Azat'a kafasıyla kapıyı açması için işaret verdi.

Kendisi, gelenin kim olduğunu az çok tahmin ediyordu. O yüzden sabah sabah elinden bir kaza çıkmaması için, kardeşinin açmasının daha hayırlı olacağını düşündü. Kardeşi elindeki lokmayı ağzına yıkıştırıp çiğneye çiğneye kapıya gitti ve açtı.

"Nerede o?" tanıdık ses kulağına gelince, ağzındaki lokmayı iğrenircesine yutarak, elindeki sıcak çaydan bir yudum içti. Bardağı bez sofrasına indirdiği gibi yerden destek alıp  öfkeyle ayağa kalktığında, annesinin korkmasına neden oldu.

Bekir amca'da ayağa kalktı. Oğluna oturmasını için eliyle işaret verdi. Sonra da elini şalvarına atarak düzeltti. Sedirin üzerinde duran tespihini eline aldı ve başı dik bir vaziyette kapıya doğru yürüdü. En sevmediği hareketti bu...

Kapıda Halil'i görünce, elindeki kahverengi püsküllü tespihi, koyu gri şalvarının cebine iliştirip, Urfa ağzıyla konuştu. "Hayırdır Helil oğlım. Evı başımıza mı yığacaksan sebeh sebeh" diye ayıplarcasına konuştuğunda. Halil kendine çeki düzen verircesine bir adım geriye gidip, üzerindeki montu düzeltti

"Bekır emmı. Kusıra bağmayasan. Hele de bana, benım yegenım nerdedır. Çağırın gelsın onın bir işi var!!" sesi haddinden fazla yüksek çıktı.

Bekir amca ise bir zamanlar oğlu kadar sevdiği ama şimdi görünce yolunu değiştirdiği, kirli sakallı adama tiksinerek baktı. Baştan aşağıya süzerek "Samet hestedır. Ne çalışacak durumdadır. Ne de aşağıya  gelecak kadar kendını eyi hissetmi!" Diye karşılık verdi.

Halil, aldığı yanıttan memnun olmamış ki, gözlerini kısarak,l parmaklarını birbirine yaklaştırıp efelik taslar gibi yüksek sesle "Bekır emmı, siye diyiyemkı yegenım gelsın satışların parası versin sonra ne poğh yiyise yesın"

Bekir amca sinirlenip ağzının kenarıyla 'Hasbinallah. Sabır Allah'ım' deyip, her iki kolunu öfkeyle yana açtı ve kendini  sakinleştirmek için sol elini tekrar cebine götürüp, cebindeki püsküllü tespihi parmakları arasına aldı.
Kahverengi boncuklardan teker teker çekti. İçinden 'Ne laftan anlamaz adam yahu' deyip, sinirden kırışan alnıyla tekrar konuştu.

Bekir amca sinirden hırıltılı çıkan sesiyle "Helil, sen laftan anlamisen mı oğlım? İlla benı sınırlendırecaksan degıl mı!"

Babasının bağrışlarını duyduktan sonra, Osman dün geceden beri öfke bürümüş mavi gözleriyle anında kapıda belirdi. Hali'e göz dağı verirmişçesine en sert ifadesine bürünüp, burnunu çekerek kafasını iki yana kütletti.

Kurtuluş Son    |BxB|Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt