21.) Yaralı Beden

510 66 34
                                    

Oy ve yorum atmayı unutmayın arkadaşlar

🍂

Bir insan evinden, ailesinden, vatanım dediği insandan uzaklaşınca sıla hasreti çekermiş. Ve genellikle Onca yıl alıştığı ortamdan uzaklaşınca ortaya çıkıyordu bu duygusal çöküntü. Hele ki zorla alıkonulduysa bu özlem duygusuyla başa çıkmak epey zorlaşıyordu. Bu çöküntünün yanında, uyku sorunları ve küçük büyük semptomlara bağlı olarak ara sıra ağlamalar gibi belirtilerde ortaya çıkıyormuş.

İşte Samet'te helaya çıkacağım diye girdiği tuvalette dakikalardır sessizce ağlıyordu. Çünkü tam yirmi sekiz gündür annesinden, kardeşinden uzak bu karargahta tıkılı kalmıştı. Dayanamıyordu artık.

Arada bir, pencereden Nezif ve Efkan'ı görüyordu. Dakikalarca birbirlerine özlemle bakıyor, sonra el mecburi gidiyorlardı. Onlarında ellerinden birşey gelmiyordu şimdilik. Anası, kardeşi ne haldedir bilmiyordu. Bilemediği her dakika yüreği kor ateşler gibi yanıyordu. Çünkü Charles kendisini mahzene kapatmış gibi kimseyle görüştürmüyordu

Neden diğerleri akşamları evine giderken, kendisi buraya tıkılıp kaldığını bilmiyordu. Charles'a defalarca kez Sormuştu ama soruları hep cevapsız bırakılmıştı. Geçen gün yine aynı soruyu sorup sıkıştırınca, Charles elinde olmadan, yumruğunu kaldırdığı gibi yüzüne patlatarak yakasına yapışmıştı. Bir daha bununla ilgili tek kelime dahi duymak istemediğini söyleyerek karargahtan çıkıp gitmişti. Yediği şiddetli yumruktan sonra sormaya da korkuyordu. Olur da birgün hasta anasıyla karşılaşırsa, yüzünü yara bere içinde görsün istemiyordu. Yoksa hastalığı daha da nüksedebilirdi.

Tuvaletin kapısı tıklatılınca, elini ıslak yanaklarına götürüp sildi ve ağlamaktan kuruyan dudaklarını ağzının içine alıp diliyle ıslattı.

"D-dolu" dedi titreyen sesiyle.

"Samet! Kardeş hadi çıkta bizde gireceğiz"

Hafif sinirle konuşan kişi Kerim'in ta kendisiydi. Kendisinden bir yaş büyüktü. Onların evi, Efkan'ların evinin hemen arkasında kalıyordu. Kerim'den ailesiyle ilgili bilgi alıyordu ama köy giriş çıkışları sıkı olduğundan Efkan ve Nezif Emine teyzelerinden pek haber alamıyorlardı.

"Tamam Kerim. Elimi yıkayayım çıkıyorum"

Daha da ses etmedi ikiside. Samet, tuvalet ihtiyacını hızla hallettikten sonra eline yüzüne su vurup kapıyı açtı ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle arkadaşına baktı. Eskiden çok fazla samimi olmasalar da, ikiside alıkonulunca mecburen iletişim halindeydiler. Biraz da teselli veriyorlardı birbirlerine.

"Samet ağladın mı kardeşim?"

Samet yutkundu sadece. Cevap vermedi. Konuşmasına gerek yoktu. Yüzü neyin ne olduğunu gösteriyordu. Kerim elini Samet'in omzuna götürüp dostane bir şekilde sıktı. "Elbet bu günlerde geçecek be Samet'im. Sadece biraz daha dişimizi sıkacağız o kadar!"

Samet tekrardan yutkunarak başını sallamakla yetindi. Arkasını dönüp Kerim'in yanından uzaklaştı. Kendisine bakan meraklı bakışlara aldırmadan hemde. Hem çoğu kişi Samet'in torpilli olduğunu düşünüyor, aralarında fısıldaşıyorlardı. Hatta şimdiden dedikodular yayılmıştı koca karargahta. Neymiş her gece Komutanın cinsel ihtiyacını hallediyormuş!

Samet ise, her zaman ki mahsenine giderek sedir olarak kullanılan yere oturdu. Yağmur damlalarının boğuk sesi kulağına geldiğinde, dizlerini kendine çekip çenesini oraya yasladı. Sonra da bakışlarını odanın havalanması için açık bırakılan pencereye çevirerek yağmuru izledi.

Kurtuluş Son    |BxB|Where stories live. Discover now