26. Bölüm: Kamp

212 14 4
                                    

     Mutfağı girdimizde Şaşkınlıkla onları izliyorduk. Sarmalar yerlere saçılmıştı. Ela az daha onu öldürecek gibi bakıyor. Sofiya dudaklarını büzüp onların yanına gitti.

"Bunları sarmak saatlerimi aldı. Severek yapmıştım." Gözleri doldu. Eyvah tekrar ağlamaya başladı. Cem elindekileri tezgaha bırakıp. Sofiyanın yanına gitti. Kollarından tutup, "Sorun değil bebeğim. Dışarda ev yapımı sarmalar var oradan sana alacağım. Kurban olduğum ağlama lütfen." Çok geçti. O kadar çok ağlamaya başladı ki ağlayarak kendini yok edebilir ama bunun farkında bile değil.

Bora eğilip yerde olan sarmalardan bir tane alıp ağızına attı. Ela ensesine geçirip, "Ben artık senle ne yapacağım. Yapma dedikçe daha da şımarıyorsun. Tanrım sabır ver bana."

Bora hiç umursamadan, "Tanrım değil canım. Rabbim diyeceğin. Vallahi çarpılırsın sonra demedim deme." Ela gözlerini yumup derin nefes aldı. "Birazdan ben sana çarparım görürsün!" 

"Ne dedim ki ben yahu." Deyip tekrar ağızına bir sarma daha attı. Yağız bunlar ne yapıyor dercesine bakıyordu. Sofiya' ya dönüp, "Cimri sende amma abartın. Ağlamayı kes yoksa bebeğin düşer." 

Cem bağırarak," Bora sus artık!" 

Sofiya Ağlaması şiddetlenip," Allah belanı versin. Hata bende seni insan yerine koydum. Kaybol!" 

Cem ellerini Sofiyanın yüzüne koyup," Bebeğim, Kurban oldum , Güzelim, Hayatımın anlamı Lütfen ağlama kaldıramıyorum." Çok çaresiz görünüyordu. Yazık Ceme vallahi. 

Bora," Yeter artık ağlama. Sulu göz." 

Sofiyanın bir an ağlaması durup, Alev topuna döndü. 

Yağız, Boraya sırıtıp," Rahmetli sarma yemeyi severdi." Dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. Yağız böyle konuşmayı bilir miydi? 

Sofiya Boranın saçından tutup. Koparırcasına çekmeye başladı," Sulu göz neymiş sana göstereceğim. Pislik herif!" Bora sofiyanın ellerini tutup, "Bak saçıma yapıştın bir şey demedim. Ama bana pislik herif diyemezsin." Kollarını bırakıp kaçtı, Sofiyada onu kovalamaya başladı. Cem yalvarasına sofiyanın peşine düştü. "Tatlım koşma." Resmen çocuk gibiler.  

Ela," Yapmayın artık. Sofiya koşmayı bırak tehlikeli." Dinleyen kim. Sofiya Durup, Yere oturdu

"Sadece sorunsuz bir kamp yapmak istemiştim." Bora iç çekip yanına diz çöküp," Tamam özür dilerim hadi kalk." Resmen dengesizler. Gözlerini silip ayağı kalkmaya çalıştı. Karnı şişik olduğu için kalkması biraz zor. Bora kollarından tutup Ayağı kaldırdı. Biraz önce bunların kedi köpek gibi bir birilerini yediklerini söylesen inanmaz kimse. 

Cemin tezgahın üzerinde bıraktıklarını alıp. Onların yanlarına gitmeye çalışıyordum. Doğrusu gidemiyorum. Bunlar çok ağrıdı sağ sola savura savura  ilerliyordum. Dengemi kaybedip yere yığıldım. Mutfak sessizleşti herkesin dikkati benim üzerimdeydi. 

Bora," Sakar sen niye kahramanlık yapıyorsun." Aklı ben niye kahramanlık yapıyorum ki. Yağız yanıma yaklaşıp, çömeldi. Ellini belime dolayıp ayağı kalkmamı yardım etti. Sinirli bakışlarla,        " Sana kim dedi bunları al diye? Biraz kendini de düşün." Aklı olduğu için bir şey diyemedim.

Ela," Tamam bu kadar dram yeter. Hadi gidelim artık." Yağız yerdeki çantaları alıp, " Hadi düş önüme." Dedi. Başımı sağlayıp. Sofiyanın yanına gittim. Sırtını okşayıp," Hadi." Dedim. 

Herkes kendi arabasıyla gidecekti. Yağızın siyah Jeep'ne Bindim. Oda bagaja elindekileri koyup hemen arabaya bindi. Güvenlikçi, Dış kapıyı açtı. Arda arabaya yaklaşıp," Yağız bey. birisi bu kutuyu size vermemi istediğiler." Burayı kim gelmiş ki.  Orta boyutta mavi renginde bir kutuydu. Yağız elinden alıp," Kim verdiğini söylediğimi?"

Umut'lu Vaka ( Düzenlenip Devam ediyor.)Where stories live. Discover now