35.Bölüm: Zümrüt yeşili

188 14 11
                                    

"Gitme lütfen." Ağlayan gözlerle ona baktım. Tepkisizdi, Beni en çok bu bitirdi zaten. Kalbime ağırı girdi gene, Hiç geçmemişti ki. Kollarımı arasından buhar olup gitti. Onu tutamadım.

Gözlerimi açıp tavanla bakıştım. "Tavanlar geçmişin film perdeleridir." Mırıldanmaya başladım. Kendimi Yağıza çok kaptırmış olmalıyım yoksa bu rüyaların başka anlamı yok. 

Doğrulup oturdum. Başımı kaşıyarak esnemeye başladım. Resmen yerde yatıyordum. Dün Yağız'la konuştuktan sonra yukarıya çıktım. Yaman'ın başında bekledik. 

Yatağın diğer tarafından yerde Bora'yla Ela yatıyordu. "Beklerken uyuya mı kaldık?" Ayağı kalkıp sağ sola doğru kendimi esnettim. Bir tuhaflık var," Bir şey eksik gibi." Ama ne? Gözlerimi kısıp etrafı baktım. 

"Ana!" Yaman yok. Yatağın üstünü altını her yerini aradım yok. Yerde yatan Boraya tekmeleyip," Ulan kalk bebek yok!" Kapalı gözlerle, "Buralardadır. Bir kaç aylık bebek bir yere gidemez ya." 

Sabrımı taşıdı. Kullana yaklaşıp, "SANA BEBEK YOK DİYORUM!" dedim. Aynı anda ikisi de sıçrayarak uyandı. Ela'nın ağızı kurumuş gibi yutkunmaya başladı, Neye uğradığını sanırım kendisi de şaşırmıştı.  

Bora üzerime doğru gelip," Salak mısın kızım sabah sabah?" Başını yatağı doğu çevirdim," Hassiktir! Harbiden bebek yok." Ela'da etrafı bakmaya başladı. "Acaba aşağıda mı?" Dedi Ela.

Başımı sağlayıp," O yürüyemezdi." Dedim. Daha çok küçüktü.

"Bora ne yapmayı çalışıyorsun?" Bana doğru dönüp," Çantanın içine bakıyorum." Derin nefes aldım.

"Gerçekten beynin nerede Boracım?" Dedi Ela. Kollarımı göğsüme birleştirip," Oraya düşüne bilecek kadar salaksın sen." Dedim. Çantayı yerine bırakıp yanımıza geldi, "Belki olabilirdi. 

Ela başını kaşıyıp," Yağız tekrar gelmiş olabilir mi?" 

"Sanmıyorum." Dedim. 

Bora ellerini saçından geçirip, "Olabilir bir aşağı inelim." Dedi. İnsan o kadarda yüzsüz olmaz gerçekten. Kapıya doğru yöneldiler bende arkalarından  takip ediyordum. 

Merdivenlerden alt kata indik, Salondan tabak, Çatal sesi geliyordu. Bora'yla , Elaya bakıp. "Sabahın köründe kim kahvaltı hazırlamış ki?" Bilmiyormuş gibi yaptılar, "Neyse çabuk olun Yaman'ı bulunuz. Ay Sofiya bizi balıklara yem edecek." 

"Burada duracağımıza arayalım." Dedi Ela. Başımı sağlayıp, Salona doğru ilerledik. Bora bizden önce içeriye girdi. "Ama ben sikerim böyle işi!" Diye yüksek sesle konuştu. Hemen bende Ela'da içeriye girdik. 

Kalp krizinden ölmek üzereydik ve bunların yaptı şeyse keyif. "Allah'ım sabır! Madem Bebeği yanımızdan aldıysan bize de deseydin ya. "

Sofiya'nın yaptı şeyse sırıtmak. Kucağındaki Yaman'a sıkıp duruyordu. "Siz uyuyordunuz, Yorgunsunuz diye uyandırmadım. Hem bu ne hal renginiz atmış.

Ellerimi belime koyup," Bebeği kaybettik diye ölüm çeşidi düşündüm ben!" Masadan bir dilim domates alıp ağızına attı. "Size de iyilik yaramıyor." Deyip saçını geri attı. 

Kucağındaki Yaman'ın yanaklarını sıkıp, Koklamaya başladı, "Ay ay Annen ne kadar özledi seni bir bilsen. Benim mutluluğum. O tatlı yanaklarını yerim ben." Başını çevirip bize baktı, "Ağaç olmayı mı planladınız? Geçsenize kahvaltı yapalım." 

Aç olduğum için bir şey demeyip direk masanın sağ tarafına geçtim. Ela Bora'nın kulağını çekip, "Sana kaç kez dedim küfür etme!" Küçük bir çocuğu azarlarmış gibiydi. Zaten çocuktan bir farkı yok.

Umut'lu Vaka ( Düzenlenip Devam ediyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin