17- Astım

9.2K 954 97
                                    

6K olmuşuz Ankalarr. o_O :D Hep sizin sayenizdee. Çok teşekkür ediyorum hepinize :*:*

Bu arada bölümde farklı bir şey denedim. Küçük bir bölümü Rüzgar'ın ağzından yazdım :D Beğenirsiniz inşallah. 

Keyifli okumalar... :)



Oktay'dı bu, artık yüzde yüz emindim. Bulunduğumuz binanın dışında, binamızı izliyordu. Benim burada olduğumu biliyordu. Peki ben yüzleşmeye hazır mıydım? Hazır değilsem de fark eder miydi? Ben dalmışken düşüncelerimi bölen Rüzgar'ın sesi oldu.

"Şuna bir baksanız iyi olur." Görümden sonra Rüzgar, binanın çevresindeki kamera görüntülerini bilgisayara aktarmıştı. Şimdi Kübra, Kaçık ve ben, Rüzgar'ın gömülerek baktığı bilgisayarın yanına gelmiştik.

"Görün yine haklı çıktı Esin. O burada." dedi. Rüzgar'ın parmağıyla gösterdiği yeri takip ederek onu buldum. Binanın dışın, çitlerin dışından –tam da gördüğüm gibi- bulunduğumuz binaya bakıyordu.
Öylece neye bakıyordu? Onun burada olduğu bildiğimizi bilmiyor olabilirdi. Yüzleşmek için iyi bir vakit olabilirdi. Ama ben hazır mıydım? Hazır olup olmamam fark eder miydi zaten? Bundan iyi zaman bulamazdım.
Yavaşça Kübra'yla Rüzgar'ın arasından süzülüp kapıya yöneldim. Gittiğimi gören Rüzgar peşimden,

"Nereye gidiyorsun?" dedi. Fakat ben çoktan kapıdan çıkıp merdivenlerden inmeye başladığım için sorusu havada asılı kaldı. Cevap vermemem onları endişelendirmiş olmalı ki peşimden ayak sesleri geliyordu.
Yatakhaneye inip, silahlarımı alacaktım. Çok kısa sürede yatakhaneye girip, buraya ilk gelişimizden bu yana yatağımın kenarında duran silah çantamın yanına diz çöktüm.
Peşimden odaya doluşan ayak seslerini aldırış etmemeye çalışarak, 2 Glockuma da gıcır gıcır mermilerimi yerleştirdim. Arkamdan Rüzgar,

"Ne yaptığını zannediyorsun, Esin?" dedi. Aldırış etmeden yeniden ayağa kalkıp yanımdan geçmeye kalktım. Kolumu, neredeyse morartacak şekilde tutup, yüzüme doğru konuştu.

"Oraya gitmene izin veremem, Esin. Sinirinden ne yaptığını bilmiyorsun." dedi. Tamam sinirliyim, ama ne yaptığımı gayet biliyor bir haldeydim.

"Dinle, onun buraya geldiğini bildiğimizi bilmiyor olabilir. Bundan daha iyi bir şans olamaz."

"Birincisi ne dediğini tam anlamadım, ikincisi, oraya gidip ne yapacaksın?" derken Kübra girdi araya,

"Onu öldürecek misin?" dedi korkuyla.

 Bunu bana soran gerçekten o muydu? Bize yaptığı onca şeyden sonra?

"Hayır, tekrar bize zarar verememesini sağlayacağım." deyip yeniden Rüzgar'ın elinden kurtulmaya çalıştım. Deli gibi tutuyordu. İstesem kurtulacağımı biliyordum ama kolunu kırabilirdim.

"Saçmalama ve silahları bana ver Esin." diye üsteledi, ben onun elinden kurtulma yöntemleri düşünürken.

"Tamam, kolumu bırak." deyince 'Yok ya.' bakışı attı.

"Söz, silahları boşaltacağım." diye üsteleyince suratı biraz olsun yumuşadı. Kolumu bırakıp arkaya doğru geriledi. 2 elini önüme uzatıp,

"Şarjörler." dedi. Silahın tekini çıkardım, şarjör kilidine basıp eline düşmesini sağladım. Onu cebine koyunca elini tekrar uzatıp,

"Öbürünü de." dedi. Bu seferki benim istediğim şekilde olacaktı. Bıkkınlıkla diğerini de belimden çıkarttım. Diğeri gibi silahı, elinin üstüne tuttum.  Ve kilide bastım...
Her şey çok kısa sürede, saniyeler içinde olmuştu. Şarjör kilidine bastığım anda silahı sola yatırıp, şarjörün boşluğa düşmesini sağladım. Rüzgar, şarjörün yere düştüğünü daha yeni anlamışken, ben eğilip, şarjör daha yere düşmeden geri yakalamıştım. Bu kadar hızlı olmayı beklemiyordum. Rüzgar, ne yaptığımı anladığın da elinden sıyrılıp kapıya yöneldim. Eli ensemi teğet geçmişti.
Merdivenleri , üçer beşer inerken, arkamdan geldiklerini duyabiliyordum. Ama onlardan daha hızlıydım ben. Merdivenleri düşmemeye çalışarak indikten sonra, çıkış kapısına gelmiştim sonunda.

MUTANT: Küllerinden Doğan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin