18- Evim

8.9K 917 62
                                    


Merhaba Ankalaar. İyiki 18. bölümü erken yayınlıyacağım demiştim yani. Bölüm silindi ve bende bölümü yeniden yazdım. Gecikmenin kusuruna bakmayın. Neyse bu arada şunu da söylemek istiyorum. Kapağımız değişti. Multide eskisi var. Eğer yeniyi beğenmezseniz eskisini tekrar yapabilirim. Daha fazla da uzatmadan,

Keyifli Okumalar.. :))

Tahmin edilemeyen büyüklükte olan patlama, sıradan bir kaza değildi. Bir doğal afette değildi. Sabotajdı. İçeriden bir kimsenin yaptığı bir hainlikti. Ama kim? Ve neden? Her geçen gün aklımıza bir soru daha kazınıyordu. Bu soruda aklımın bir kenarına köşk kurabilirdi.

"Tahmin ettiğimiz gibi..." Kaçığın bu sözleri beni düşüncelerimden sıyırıp bu tarafa atmasına sebep oldu.

"Af edersin?" deyince yüzünü ekrandan çevirip bana baktı.

"Taner Sipahi'nin ölmediğini söylediğimiz gece, bir çok şey düşündüğümüzü söylemiştik hatırlıyor musun?" dedi ve Rüzgar' a baktı. Rüzgar' da ardından, onu doğrular gibi kafasını salladı.

"Bu düşündüğümüz şeylerden biri de, tam olarak buydu." dedi ve tekrar ekrana baktı.

"Peki diğerleri ne?" diye araya girdi yine Kübra. Bunun üzerine Kaçık bana dönüp,

"Bu senin ve deney yapılan diğerleriyle ilgili. Demek istediğim, mutanlar." deyince kaşlarımı kaldırıp,

"Gönder gelsin bakalım." dedim. Oda şaşırtıcı bir şekilde,

"Söyleyemem." dedi. Bende tam kaşlarımı çatmış itiraza geçerken tekrar konuştu,

"Ama gösterebilirim."

***
Kaçık, bana düşündüğü şeyleri göstermesiyle ilgili sorun çıkarmıştı. Önce, onlara yaptığı gibi benimde beynimin fotoğrafını çekmek istiyordu. Bunun, benim beynimle ne ilgisi var bilmiyorum ama, önemli bir şeymiş gibi konuşmuştu. Gerçi Kaçığın ağzından önemsiz bir şeyde çıkmamıştı bu zamana kadar. Bu yüzden, bir kaç itirazdan sonra kabul etmiştim.
Şimdi Rüzgar' la bilgisayar odasında Kaçıkla Kübra' nın laboratuvarı düzenlemesini bekliyorduk. Bu arada, böylelikle Kübra cidden bir şeyler kazanıyordu. Belki, bütün bunlar düzelirse, gelecekteki normal hayatında bu alanda ilerleyebilirdi. Tabii önce bu durumdan kurtulmamız şarttı.

"Nasıl hissediyorsun?" Rüzgar sorusuyla birlikle, düşüncelerimin arasına bodoslama dalmıştı.

"Her zamanki gibi." dedim. Sonra yavaşça aldığım nefesi seslice geri verdim. "Sadece biraz sıkılmış."

"Daha kötüsünü de gördük." dedi ve yüzünü buruşturdu. Sabahki olaydan bahsediyordu besbelli.

"Kaçığın dediğini nasıl yapacağıma dair bir gram fikrim yok." dedim. Kafasını sallayarak,

"İnan bana, benimde." deyince iç çektim.

"Belki de kendi kendimin canını okumalıyım. " dediğimde gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı. Bu şaşkınlığı beni benden almıştı. Kendimi tutamayıp sırıttım,

"Ciddiyim, ara sıra kendimi yakacağım." dedim. Söylediğimin espri olduğunu bayağı uzun bir sürede çözünce, yüzünü ekşitip,

"Sen espri yapma Esin." dedi.

"Olmaz." dedim ve daha çok sırıttım. Biraz gıcıkça hareketler yaptıktan sonra dayanamayıp o da güldü.

Sessiz bir kaç dakika aradan sonra yukarıdan Kübra' nın sesi çınladı.

"Esin! Laboratuvara bekleniyorsunuz!"

Sesi bütün odayı dolduran Kübra' ya söylenmeden geçemezdim.
"Tamam, böğürme Kübra. Geliyorum!"

MUTANT: Küllerinden Doğan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin