Bölüm 7 ✷

13.7K 1.1K 39
                                    


Gözlerimi araladığımda güneş ışınları odayı sarmalamıştı. Işığı etrafı aydınlatmanın yanı sıra tenime dokunuyor, tatlı bir sıcaklık bırakıyordu. Üzerime çöken uyku mahmurluğundan kurtulabilmek için bekledim bir süre. Yavaşça doğrulurken dışarıdan gelen seslerin aksine evin tamamen sessiz olduğunu fark ettim. Önceki gün giydiğim elbiseyi içliğimin üzerine geçirdikten sonra odadan çıkıp Khairos'u aradım. Kiler dahil olmak üzere her yere bakmıştım ancak onu bulamamıştım.

Dışarı çıkarken güneşin yaydığı parlaklıkla gözlerimi kıstım. Ev aydınlık olduğu halde, dışarı çıkarken tam tepeye ulaşmak üzere olan güneşle karşılaşmak göz kamaştırıyordu. Buna alıştıktan sonra adım atmak üzereyken tekrar durdum. Erken uyanmam gerekirken öğlen olmuştu. Geç kalkışımın üzerine önceki geceyi anımsadım. Zihnimi meşgul eden sorular yüzünden uyuyamamıştım bir türlü. Lycaon diye bahsedilen kişiyi ve Khairos'un tepkisini düşünüp durmuştum. Halk arasında yayılacak kadar ve insanların bahsetmek istemeyeceği kadar kötü olanın ne olduğunu merak etmemek elde değildi.

Yemekteyken, bu konuyu daha sonra ona sormaya karar vermiştim ama eve geri döndüğümüzde Khairos konuşmama bile izin vermemişti. "Uyusan iyi olur. Yarın erkenden yola çıkacağız." demiş ve cevap vermemi beklemeden kendisini banyoya atmıştı.

Bu şüphelerimi daha da artırırken gerçek olmasını istemediğim bir düşünceyi iyice dolamıştı zihnime. Khairos, Lycaon olabilir miydi? Her yerde arandığını söylemişti.

İhanete uğradım.

Khairos'un kelimeleri tekrar zihnimde yankılanırken kalbim merak duygusuyla hızlandı.

Düşünceleri kovmaya çalışarak iki yana salladım başımı. Şimdi bunun zamanı değildi. Evin etrafında bir tur attıktan sonra burada da olmadığını gördüm. Sabah erkenden Hourka kasabasına gideceğimizi söylemesine rağmen uyandırmamıştı ve hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolmuştu.

Neler dönüyordu?

Kaşlarımın çatıldığını hissederek içeriye girdim. Ne yapacağımı bilemeyerek kalmıştım ortada. Bıraktığı bir not bulabilme umuduyla son bir kez daha eve bakındım. Ancak bir köşede duran çantalar dışında Khairos'a ait hiçbir şey yoktu etrafta.

Yemek yedikten bir süre sonra kapı çaldığında onun geldiğini düşünerek ayaklandım. Kızgınlığımı dökmek için hızla kapıyı açarken yanıldığımın farkına varmıştım. Karşımda duran Khairos değil, gelmesini beklemediğim Oleisia'ydı.

"Annem pazar alanına birlikte gitmemizi istiyor." dedi direk söze girerek. "Almam gereken sebzeler var ve bunları alırken diğer yandan da sana çevreyi tanıtabileceğimi düşünmüş." Lafı dolandırmamasına, gereksiz muhabbete girmemesine sevinmiştim.

Tersler gibi durmaması için gülümsemek zorunda kalarak "Teşekkürler ama evde işim var biraz." dedim.

"Hayır cevabını kabul etmememi de söyledi."

Yüzüne baktığımda onun da benimle gitmeye pek istekli olmadığını görebiliyordum. Bu durumda gitmeyerek reddettiğim tek kişi Mary olacaktı. Akşamki misafirperverliğinden dolayı bunu yapmamam gerektiğini hissederek "Tamam, geliyorum." dedim. En azından evde boş boş oturmamış olacaktım.

Yanıma bir şey alma gereği duymadan kapıyı kapattım. Yürümeye başladığımızda bulunduğumuz yeri daha önce hiç merak etmediğimi fark ettim. Ağaçlar, yeşillikler bulunan kasabanın ne kadar güzel olduğunu bile görememiştim. En güzeli, sakin bir yer olmasıydı. Sadece ilerledikçe ahşap evler biraz daha sıklaşmış, insan sayısı artmıştı. Pazar alanına yaklaşırken Oleisia ile olan konuşmalarımız sadece neyin nerede olduğunu göstermesi üzerineydi.

ElisyaWhere stories live. Discover now