Bölüm 30 ✷

8.6K 722 111
                                    

"Benim yokluğum sorun olmayacak mı?"

Khairos'un sorusunu Lysander düşünmeden yanıtlamıştı. "Kralla konuşup bu konuyu halledeceğim. İhtiyacınız olan bir şey varsa söyleyin." demişti konuşmasının ikinci cümlesinde hepimize bakarak.

"Bana pantolon ve üstüne giyebileceğim rahat bir şeyler bulsan çok iyi olur." dediğimde Sebastian'ın bakışlarını üzerimde hissetmiştim.

Başıyla onayladı Lysander. "Söyleyecek başka bir şey yoksa gidip hazırlanın ve biraz uyuyun. Fazla zamanınız kalmadı."

Konu burada kapanmıştı. İlk kalkan Khairos olmuştu, ardından Sebastian da onu takip etmişti. Onlar odadan çıkarken biz de ayaklanmıştık. O esnada kapı çalmış, siyah saçlı genç bir çocuk kucağında taşıdığı bir kutuyla içeri girmişti. "Lordum, istedikleriniz."

"Gel, Daniel. Onları masaya bırakabilirsin."

Çocuk görevini yapıp gittiğinde Lysander bana baktı. "Onlar senin istediklerin. Bu gece bitirebileceğine emin misin?"

Başımla onayladım. "İlaç üzerine fazla bir şey yapamam zaten." Gözlerini ovuşturduğunu görünce ekledim. "Lysander, sen de uyu biraz." Çok yorgundu, bunu görebiliyordum.

"Denerim. Sırtındaki yara nasıl oldu?"

"Varlığını bile unuttum." diye yanıtladım onu. Fazla ağrımıyordu, olana da alışmıştım. Sadece sarayın duvarlarından düşmek üzereyken Khairos'un kolumdan tutmasıyla kendini belli etmişti. O an adrenalin onu hissetmemi kısmen engellese de ağrısı birkaç saat sürmüştü daha sonra.

"Birazdan odana hekimi göndereceğim, gitmeden önce sırtındaki yarayı ve diğerlerini kontrol etsin." dedi yorgun sesiyle.

"Pekala. İyi uykular." diyerek gülümsedim.

"İyi uykular, ikinize de."

Seth'in varlığını o an anımsamıştım. Masaya yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şekilde bizi izliyordu. Çenemle ona kutuyu işaret ettikten sonra odadan çıkacakken son anda durdum ve tekrar Lysander'a doğru döndüm. "Bu arada neden bizi gönderiyorsun Lycaon ile birlikte?" dedim.

"Bu görevi verebileğim fazla kişi yok, yokluğumda Nicholas çoğunu kendi tarafına çekmiş olabilir."

"Lycaon tek başına halledebilecek kadar yetenekli, biliyorsun."

"Kimse yenilmez değildir, Elisya. Yarın o kadını öldürmeye kaç kişi gidecek bilmiyoruz."

℘ ℘ ℘

"Merhaba." dedim içeri girerken Hera'ya bakarak. Seth'e eşyalarımı odama bırakmasını söyleyerek buraya gelmiştim. Gitmeden önce onu görmek istiyordum ama bunu o uyuduktan sonra yapamazdım. Bu nedenle uyanık olması beni sevindirmişti.

"Merhaba." diye yanıtladı elindeki kitabı ters çevirip kucağına bırakarak. Yarı oturur vaziyetteydi. Gözleri merakla bana bakıyor, belki de bir şeyler bulmuş olmamı umuyordu.

"Bu saatte rahatsız etmek istemezdim." Yatağına iki adım uzaklıkta, ayaktaydım. "Ama kısa süreliğine buradan ayrılmam gerekecek."

"Hiç sorun değil." dedi dudaklarına kondurduğu zarif tebessümüyle. "Nereye gidiyorsun?"

"Birini bulmaya."

Eliyle yataktaki boşluğa uzanarak dokundu. "Oturmak ister misin?" dediğinde gösterdiği yere, Lysander'ın bugün oturduğu kenara yerleştim.

"Bir şeyler bulabildin mi?" diye sordu gözlerindeki umut parıltılarıyla.

"Hala çalışıyorum ama çözdüğüm bir şeyler var." dedim gülümseyerek.

ElisyaWhere stories live. Discover now