Bölüm 14 ✷

12.3K 961 97
                                    

Artık iki iri asker Khairos'u zor tutuyordu. Kızgın bir boğaya benzettim o an onu. Bıraksalar düşünmeden parçalardı kardeşine dokunma cüretini göstereni. Bende zevkle kırmızı kumaşı o adama dolayıp izlemek isterdim.

Yanımda tutulan Jaison'ın durumu da Khairos'tan farklı değildi. Öyleki, kalan askerler tüm dikkatlerini ikisine vermek zorunda kalmış, onların yanında beni zararsız görmüşlerdi. Beni tutma gereği bile duymayan asker hemen arkamda, Jaison'a yakın bir şekilde, dikiliyordu sadece. Onların bu küçümseyişlerini kullanabileceğim bir plan kurabilmek için zihnim sınırlarını zorluyordu. Leitha'yı bu iğrenç durumdan kurtarma arzum gerektiği takdirde kendimi yakmama bile neden olabilirdi.

İçimde kopan fırtınalarla tekrar ona baktım. Gözlerini sımsıkı yummuştu, titriyordu. Masum yüzü saf korkuyla gölgelenmişti. Aniden gözlerini açtığında gördüğüm parıltı karşısında donakaldım. İç içe geçmiş birçok duygunun arasında beliren umudu ve kararlılığı görebiliyordum. Hiçbirimizin bulamadığı kurtuluşu bulmuş gibiydi. İstemsizce kaşlarım çatılırken ne düşündüğünü anlamaya çalıştım. İhtiyacı olan cesareti oksijenden almak istercesine derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini. "Hayır, Leitha!" O an Jaison'ın bağırmasıyla beynimde çakan şimşek her şeyi aydınlattı. Kendisini ileri, kılıca doğru atmak için hazırlanan Leitha karşısında ne olacağını umursamadan ona doğru atıldım. Bir an da her şey karışmıştı. Arkamdaki asker saçlarımdan tutup çekmeden önce tüm askerlerin dikkati bana kaymıştı. Khairos ve Jaison bu fırsatı kaçırmazken ben şaşkınlık dolu bakışlarımla Leitha'yı tutan iri adamı izlemeye devam etmiştim. Kılıcı tutan kolu tüm enerjisi bitmiş gibi aniden gevşemiş, açılmıştı. Adam yere yığılırken Leitha'yı ayakta tutan destekte yok olmuştu ve neler olduğunu anlamayan kızın dizlerinin bağı çözülmüştü. Hemen sonrasındaysa onu düşmeden yakalayıp yukarı çeken Seth belirmişti arkasında.

Ve ortalık savaş alanına dönmüştü.

Adamların bir kısmı, Leitha avantajını tekrar yakalamak için onlara yönelmişlerdi anında. Seth ise o arada kendine yasladığı kıza tek kolunu dolamış, yüzünü göğsüne gömmesini sağlamıştı. Diğer koluyla da kılıcını kullanmaya devam ediyordu. Sızlayan saç diplerime rağmen kendimi kurtarmaya çalışırken çevremi görebilecek konumdaydım. O sırada Jaison aniden eğilip askerlerden birinin bacaklarına geçirdi ayağını. Ayakları yerden kesilen adam düşerken Khairos'ta kendisini kurtarmak üzereydi. Benimle uğraşan sadece bir asker vardı. Tutan ellerinden kurtulmak için gösterdiğim çaba onun dikkatsizliği karşısında olumlu sonuçlandığında hissettiğim minik zaferle gülümsedim. Bakışlarında, sayılarının ne derece azaldığının ve artık yenilgiye doğru yol aldıklarının farkındalığını yakalayabiliyordum. Bu durumda beni rehin almanın önemini daha iyi kavramış gibi ileri atıldı. Biraz uzağımızda yerde, bana göz kırpan parlak nesneye doğru koştum. Saçlarımdan tuttuğu an vakit kaybetmeden dönüp eteğimin izin verdiği yükseklikte tekmemi geçirdim karnına. Artık yanma derecesine gelen saç diplerime rağmen başarabilmiştim.

Lanet olsun. Sinirlenmişti, bu da beni yem olarak kullanmaktan vazgeçip kılıcını kullanmaya teşvik etmişti onu. Belki de sadece yaralayıp rehin almayı düşünüyordu.

Kılıç, havayı keskin bir sesle yardığı esnada son anda eğilerek kurtuldum. Geri doğrulurken etrafta uçuşan saç tellerimi gördüğümde damarlarımda hızla yayılan öfke, benliğimi ele geçirmişti anında. "İşte bu bir savaş çağrısıdır." dedim tıslayarak.

Artık yakınında olduğum kılıcı yerden alarak adama doğru atıldım. Bir cesedin üzerinden atladığım kısım, işin düşünmek istemediğim noktasıydı. Aslında her şeyi sonra düşünmek için zihnimin derinlerine gönderiyordum. Şimdi zamanı değildi.

ElisyaWhere stories live. Discover now