Bölüm 23 ✷

9.6K 779 109
                                    

İlk başta sadece elektriğin sırtımdan iğne gibi girerek geçmesi gibi bir acı yayıldı bedenime. Ama bu kadarla kalmamıştı, geçtiği her yer alev almıştı adeta. Lysander'la birlikte yere düşerken onu kurtardığım gerçeği vücudumu dağlayan acıya değerdi. Ona doğru gelen mızrağı gördüğüm an her şeyi göze almıştım. Ölmek umrumda değildi, o olmasa zaten ben olmazdım.

Lysander beni vücudundan ayırmadan kendini devrilen sandalyeden çekti, belimi ve omuzlarımı sarmıştı, başım boyun girintisindeydi. Kıpırdamamam için uğraştığını anladım. Oturduğunda hafifçe kendinden uzaklaştırdı beni ve yüzüme baktı. Yüzünde şaşkınlık ve sinir vardı.

Başını kaldırdı ve etrafına baktı. "Hekimi odama gönderin hemen!" diye bağırdı gür sesiyle. Salonda oluşan kaosun farkındaydım, kulakları sağır eden bir gürültü vardı. Lysander dikkat ederek göğsüm bacaklarına gelecek şekilde yere bıraktı beni, alnım zemine temas ediyordu. Soğuk anlık iyi gelse de sırtımdaki mızrağın sapını kırdığı an bir haykırış döküldü dudaklarımdan. Birinin adımı haykırdığını duyar gibi olsam da emin olamayacak kadar canım yanıyordu, odaklanamıyordum. Havalandığımı hissettim, Lysander beni kucağına almıştı. Ciğerlerime çekilen her nefes yolunu değiştirip yüreğime hançer olarak saplanıyordu. Alevler vücudumu dağlarken gözlerimi güçlükle araladım. Bulanık görüşümle fark ettiğim son şey bizi korumaya alan muhafızlardan oluşan setti. Ardından her şey karanlığa gömüldü.

℘ ℘ ℘

Ahşaptan gelen üç tık sesi başıma çekiçle vuruluyormuş gibi hissettirmişti. Bilincim bir süredir kısmen açıktı fakat ne gözlerimi açacak halim vardı ne de hareket edecek... Yumuşacık bir yüzeyde yüz üstü yatıyordum, tüm bu rahatlığı bozan tek şey sırtımdaki ağrıydı. Sağ tarafımda omzuma yakındı yeri.

"Girebilirsin." Lysander'ın sesi odayı doldurduğunda kapı açıldı, biri içeriye doğru birkaç adım attı ve durdu. "Saldırıya uğradığımızda bize ulaşmaya çalışan sen miydin?" diye sordu Lysander ona. Merakım kabarırken biraz daha kendime geldiğimi hissediyordum.

"Evet." Konuşan Seth'ti. Sesinde sadece benim fark edebileceğim bir gerginlik vardı ve bu onun her zamanki rahat tavırlarına fazlasıyla tersti.

"Adın ne?" Lysander'ın sorusunda ise şüpheci bir tını vardı.

"Seth." Kafa karışıklığını hissedebiliyordum. Kısa bir duraksamanın ardından devam etti. "O iyi mi?"

"Hekim kolayca iyileşebilecek güçte olduğunu söyledi. Onun neyi oluyorsun?" Tuzak soru.

Dikkatleri üzerime çekebilmek için kıpırdandığımda yanlış bir hareket yüzünden acıyla inledim. "Scarlett?" Seslenen Lysander'dı. Kumaş sesini adım sesleri takip etti. Sağımdayken yüzümün dönük olduğu tarafa, sola geçti ve yatak hafifçe çöktü. Zorlanarak gözlerimi açtığımda yatakta oturuyordu. "İyi misin?" diye sordu ilgiyle.

"Evet." Konuşurken sesim çatlamıştı. Boğazım fazla kurumuştu.

"Zorlama kendini." Bana bakışı değişmişti, bunu görebiliyordum. Çektiğim acıya rağmen iyi ki bu saldırı olmuş, diye düşündüm. Belki de hastalıklı bir düşünceydi fakat uzun zaman sonra onu bulmuşken ondan uzak olmak istemiyordum. Özellikle de vaktimiz kısıtlıyken.

Lysander'ın ardında duran Seth'e çevirdim gözlerimi. "Sevgilim," dedim kısık sesime olabildiğince özlem ve muhtaçlık katarak. Ona verebileceğim tek işaretti bu.

Lysander başını ona çevirdi ve cevap vermesine fırsat bırakmadan konuştu. "Onunla konuşacaklarım var, kapının önünde bir süre beklemen gerekecek."

ElisyaWhere stories live. Discover now