Bölüm 36 ✷

8.7K 734 131
                                    

Sebastian'ın odasının dışında, aralık kapının tam yanındaydım. İçeriden gelen sesleri dinlemeden duramıyordum, çekip gidemiyordum.

"Haklı olabilirsin elbette." demişti Lysander, Sebastian'a. "Scarlett onların tarafında olabilir."

"Gerçekleri görebileceğini biliyordum, dostum. Ama o zaman neden onu hala yanında tutuyorsun?" Sebastian'ı göremesem de hissettiği zaferi sesinde duyabiliyordum.

"Çünkü kanıt olmadan yargılayamam. O Hera'yı iyileştirdi, bu iyiliğini göz ardı edemem." dedi Lysander sıkıntıyla.

"Eğer gerçekten tedaviyi kendisi bulduysa yaptığını ona ödeyemeyiz bile. Ama güvenimizi daha fazla kazanması için panzehiri ona vermiş olabilirler." Sebastian'ın ses tonu o kadar ikna ediciydi ki ben bile söylediklerine inanabilirdim.

"Her şey ihtimal dahilinde, evet. Yine de takdir edersin ki ortada hiçbir şey olmadan onu suçlayamam. Söylediği her şey köklü bir oyunun parçası olabilir ama olmayabilir de."

"Ne yazık ki bu konuda haklısın." dedi Sebastian hafif bir yenilgiyle. Ama zafer hala daha baskındı. "Bir ara hayal kırıklığına uğramıştım. Yıllardır yanında olan benken ona güvendiğini düşünmüştüm."

"Böyle bir şey olabilir mi?" diye yanıtladı Lysander kızgın bir ses tonuyla. "Çocukluğumdan beri beraberiz. Yokluğumda ailemi sana emanet edebiliyorken aksini düşünmen hata."

"Üzgünüm. Scarlett'in yerimi aldığını düşününce-"

Lysander sözünü kesti. "Öyle bir şey yok."

Daha fazlasını dinlemek istemeyerek sessiz adımlarla oradan uzaklaştım.

℘ ℘ ℘

Gözlerim elimdeki mektuptayken adımlarım hızlıydı. Karşıdan gelen kişiyi görene kadar da yavaşlamamıştım. Şimdi ise Sebastian ile birbirimize doğru dikkatli bakışlarla ilerliyorduk.

Yanımdan geçip gideceği sırada onu durdurdum. "Sana sormak istemezdim ama," diye girdim söze. "Lysander'ın nerede olduğunu biliyor musun?"

"Neden?" diye sordu gizlemeye çalıştığı merakıyla.

"Ona ulaştırmam gereken bir şey var."

Gözleri belli belirsiz kısıldı. "Biraz yalnız kalmak istediğini söyledi. Daha sonra iletirsin."

"Olmaz, acil. Zaten işlerim var, Seth veya Khairos'u görebilseydim onlarla gönderecektim." diye yanıtladım onu.

Umursamaz görünerek omuz silkti. "Bana verdiği emri çiğnemeyeceğim."

"Bu önemli, diyorum." dedim bastırarak.

"Son günlerde çok yoruldu, sence de dinlenmeye hakkı yok mu?" diye sordu fakat yüz ifademi görünce iç çekerek tekrar konuştu. "Neyi ulaştıracaksan ben götürürüm. Ama ona biraz zaman tanımadan vermem, ona göre."

"Eğer o süre çok az olacaksa, tamam." Elimdeki mektubu ona uzatacakken aniden durdum. "Ama bekle. Neden sana güveneyim?"

Gözlerini devirdi. "Suçlamak için nedeniniz olmadığı halde bana hain diyen sizdiniz. Ben ise sadece Lysander'ı korumaya çalışıyorum."

"O halde aynı tarafta olduğumuzu anlaman gerek." Mektubu uzatıp ona verdim. "Bunu aramızı düzeltmek için sana veriyorum."

Mührüne bakıp açılıp açılmadığını kontrol etti. "Sanırım hain olsaydın bu okunmuş olurdu. Eğer yeni bir oyun değilse tabii."

"Hiçbir zaman öyle olmadı." dedim kesinlikle. "Bu arada haklısın, seni suçlamak için nedenimiz yok. Zaten Seth onu sinirlendiği için söyledi, ciddiye alman bile gerekmiyordu."

ElisyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin