Bölüm 12 ✷

13.3K 1K 64
                                    

Sıkıntı dolu nefesimi yavaşça bıraktım. Gözlerim penceren dışarıya görmeyen gözlerle bakıyordu. Elimde buruşturarak tuttuğum kağıt zihnimi bulandırmış, ne yapacağımı bilemez halde bırakmıştı.

Pazar alanında gördüğüm kıvırcık saçlı adam, saatler içinde milyonuncu kez gözlerimin önünde belirdiğinde yutkundum.

O muydu, Seth?

Geri geldiğinde gitmek istemezsem ne olacaktı? Dahası bunu nasıl söyleyebilirdim? Khairos'a yapışıp kalamazdım, Seth geldiğinde gitmekten başka çarem olmazdı. Bir kez daha, ona yük oluyorsun, diye haykırdı zalim iç sesim, daha önce defalarca yaptığı gibi. Bu yüzden gitme kararını o zamanlarda da almıştım ama önce ona yardım edecektim, borcumu ödeyecektim. Bu biraz daha zaman demekti. Oysa şimdi her an geçmişim tarafından yakalanabilir, soğuk parmaklarıyla alıştığım yerden çekilebilirdim.

Başımı ahşap çerçeveye yaslayarak iç çektim. Bir kez daha saatlerdir ortada olmayan Khairos'u bekliyordum. Sabaha kadar ona kağıttan bahsedip bahsedemeyeceğimi düşünüp durmuştum. Verdiğim kararla anlattığımda ise yüzü ifadesizliğini korumuştu. Ne düşündüğünü anlayamamıştım. Bunda son günlerde dengesiz davranmasının da payı vardı, bazen yakın bazen uzaktı. Kağıdın, kendi düşünceleriyle boğuştuğu bir anda gelmesi bu nedenle daha da kötü olmuştu. Tepki vermeden evden çıkıp gitmişti ve sonuç, saatlerdir ortalarda olmamasıydı.

Kararmaya yüz tutmuş gökyüzüne çevirdim başımı. Bir an önce buradan uzaklaşmamızı sağlayacak her şeye razıydım. En azından geçici bir süreliğine. Her şey bittikten sonra buraya dönebilir, merak ettiğim ama yaklaşmaktan korktuğum geçmişimin alevlerini bekleyebilirdim.

Yakacağı mı, koruyacağı mı belli olmayan alevleri...

℘ ℘ ℘

Bir mektupla gelmişti eve Khairos. Beni hasta sanan yaşlı adamdan gelen bir mektuptu. Elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen bulamadığını yazmıştı adam. Bu yüzden parayı da geri gönderdiğini... Ancak asıl sebebinin Khairos'un tehdidine rağmen başaramaması olduğu belliydi. Kelimelerden korkusunun kokusunu alabiliyordum buram buram. Gönderdiği para da sadece canını kurtarmak için sunduğu bir kanıttı.

Yine de aklım almıyordu. Kullandığım dil, dünyanın bir yerlerinde vardı. Kendim uydurmamıştım.

"Boşuna üzülüyorsun. Yakında her şey ortaya çıkacaktır zaten." Alaylı sesini duyduğumda başımı kaldırıp Khairos'a baktım. O an, çattığım kaşlarımla bir süredir mektuba baktığımı fark etmiştim. Yanlış anlamıştı. Düzeltmek için ağzımı açtığımda kapı tıklatıldı. Oleisia veya onun ailesinden biri olmalı, diye geçirdim içimden. Başka kimseyi tanımıyorduk bu kasabada.

Kapıya doğru yöneldiğimde Khairos yerinden kalkıp kolumdan tutarak beni durdurdu. "Kimin geldiğine bakmadan kapıyı açacak kadar rahat bir durumda değiliz." dedi söylenircesine, kapının yanındaki pencereye gidip perdeyi aralarken. Bedeni anında gerilmişti. Merakla yanına gitmeye yeltendiğimde kapıya ulaşıp açtı. Karşısındaki adamın boğazından tutup önceki gece Agenor'a yaptığı gibi duvara yapıştırdı iki saniyede.

Şaşkın bir halde ikisini izlerken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Khairos'un boğazındaki sinirden seyiren kası görebiliyordum. Ama karşısındaki kişi, kimse boğazını sıkmıyormuş gibi rahattı. Gözünü bile kırpmadan Khairos'un fırtına bulutu gözlerinin içine bakıyordu.

Kısa süren gerilim dolu bakışmanın ardından sıktığı dişlerinin arasından konuştu Khairos. "Burada ne işiniz var?"

"Misafirperverliğinden hiçbir şey kaybetmemişsin." dedi adam, sorusunu duymazdan gelerek. Dudakları samimi bir gülümsemeyle hafifçe kıvrılmıştı. Koyu renkteki saçları dağınıktı, gözaltları ve bulunduğum yerden siyah gibi görünen gözleri yorgunlukla lekelenmişti. Bronza yakın bir esmerliği vardı, kirli sakalı-

ElisyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin