Bölüm 38.2 ✷

7.1K 643 136
                                    

Yorumlarınızın benim için çok değerli olduğunu biliyorsunuz. Bu nedenle finale çok fazla yaklaşmışken yorumların bu kadar azalması beni üzüyor. Düşüncelerinizi, hislerinizi, tahminlerinizi duymak istiyorum, güzel okurlarım.

İyi okumalar!

Kalbim kulaklarımda atıyordu. Büyükanne 'Sadece mecbur kalırsan...' demişti. Ne demek istediğini anlamamıştım ama bu kutunun içinde ne varsa önemliydi, biliyordum.

En azından umduğum buydu.

Ahşap kapağı kaldırdım dikkatle. İçinde olabilecek her şeye hazırlıklıydım fakat sadece kağıtlar olduğunu görmüştüm. Onların mektup olduğunu anlamam ise fazla sürmemişti. O kadar çoklardı ki, olduğum yerde okumakla odama geçmek arasında kararsız kalmıştım. Gidişata göre karar vermeyi seçerek ilkine uzandım. Anne, diye başlıyordu. Düzgün, biçimli el yazısı muhtemelen bir kadına aitti. Büyükannenin kaç çocuğu vardı? Gönderenin Khairos'un annesinin olmasını umuyordum. Ancak bu şekilde bir işe yarayabilirdi.

İlk mektup sıradandı. İkincisi ve üçüncüsü de öyleydi. Okudukça tahminimin doğru olduğunu görüyordum, kızı Leitha'dan bahsetmişti. Ancak önemli hiçbir bilgi yoktu, özlem dolu konuşmalardı bunlar sadece.

Hayır, bu kadar olamaz, diye geçirdim içimden. Sadece sabırlı olmalı ve bir ipucu bulana kadar hepsini didik didik etmeliydim.

Yaklaşık on kadar mektup sonra iyice eskilere gittiğimi gördüm. Khairos'un adı da ilk defa o zaman geçmişti. Khairos'u sevmediğini biliyorum, bir daha sana ondan bahsetmeyeceğim, demişti. Sırrımız hakkında da ağzımı açmayacağım.

Duraksadım. Sırları neydi? Dikkatimi çeken bir başka şey ise Khairos demesiydi. Onu herkes Lycaon olarak biliyordu, bu da ilk tanıştığımızda bana sahte bir isim sunduğunu düşündürmüştü. Şimdi ise annesinin de öyle seslendiğini görmüştüm.

Okumaya devam ettim. O mektupta bu konuyla ilgili başka bir şey yazmıyordu. Sonrakinde de öyle... Fakat öteki öyle değildi. Khairos'un küçük bir çocuk olmasına rağmen ne kadar başarılı ve zeki olduğundan bahsedilmişti. İstemsizce gülümsedim. "İşte benim Khairos'um." diye fısıldadım.

Sıradaki birkaç mektup da benzer bir şekilde gidiyordu. Ya sıradan konuşmalar vardı ya da Leitha ve Khairos ile ilgili güzel gelişmeler. Annesine Khairos'u sevdirmeye çalıştığını hissediyordum. Bir başka mektupta ise kendisini toparladığına ve iyi olduğuna dair bir şeyler karalamıştı. Bunun nedenini de ancak diğerine geçtiğimde anlayabildim. Kağıt gözyaşlarıyla ıslanmış gibi yer yer dalgalanmış, mürekkebi dağılmıştı. Dayanamıyorum, demişti. Bu sır yüreğimi ağırlaştırıyor. Onlara bu haksızlığı yapmamalıydım. İkisi de bilmeyi hak ediyor. Fakat yapamam... Elimde burada kalmaktan başka çare yok.

Gergince dudağımı dişledim ve devam ettim. Yine sıradanlığa geri dönmüştü yazılar. Hızlandım, ta ki bir sonraki ilgi çeken cümlelere kadar.

Lord Jaime öleli iki ay geçti. Kocamın yasını hala tutuyorum ancak saraya taşınma kararı aldım. Khairos babası gibi bir savaşçı olmak istiyor. Orası onun için en iyi yer. Ayrıca... Bunu hak ediyor.

Geriye kalanlara hızlı bir şekilde göz gezdirip diğerine geçtim.

Benden utandığını biliyorum, anne. Ama daha çok hepimizi korumak için böyle davrandığını da biliyorum. İstediğin gibi gerçekleri kimse bilmeyecek, en doğru karar bu.

Sinir olarak durdum. Sakladıkları neydi böyle? Bu kadar gizemli olmak zorunda mıydılar? Devam ederken sabrım yavaş yavaş tükeniyordu.

Anne, dört gece önce ilk torunun doğdu. Saatlerce ona sarılarak ağladım. Babasının onu görmesini isterdim. Kollarına almasını, ismini ona fısıldamasını... Ancak bunu hiçbir zaman yapamayacak. Bilmesi dahi tehlikeli. Onun yerini savaştan bugün dönen Jaime aldı. Lycaon, dedi ona. Yine de o benim Khairos'um olacak her zaman. Sevdiğim adamla kurduğumuz hayallerdeki gibi...

ElisyaWhere stories live. Discover now