4- İş Teklifi

13.4K 948 28
                                    


Başvuru yaptığım hiçbir işten olumlu geri dönüt almamış olmanın verdiği yıkıkla kendi mesleğimin dışında yapabileceğim başka işler düşünmeye başlamıştım. Servis elemanlığı, tezgahtarlık, kasiyerlik artık ne olursa, bir iş bulmalıydım. Yoksa gerçekten kiramı ödeyemediğim için kendimi kapının dışında bulacaktım. Ve babama karşı söylediğim, 'kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum, senin yardımına ihtiyacım yok' laflarını birer birer yutup eve, İzmir'e geri dönmek zorunda kalacaktım. İç karartıcı bu düşünceler eşliğin de kahvaltı bulaşığını yıkayıp, hazırlanmaya odama geçtim. Dün söz verdiğim o buluşma için..

Elbise dolabının önün de geçirdiğim zaman git gide artarken hala ne giymem gerektiğine karar veremiyordum. Gözlerimi gezdirdiğim her bir parça da kısa bir analiz yapıp, bir diğerine geçiyordum. Bu işlemi birkaç kez tekrarlamış olmanın verdiği sıkıntı ile olduğum yerde küçük bir kriz geçirdikten sonra kot, siyah dar paça pantolonumla beyaz salaş gömleğim de karar kılmıştım. Bir pantolon ve gömlek seçmek adına ayırdığım zaman için kendime kızarak üzerimi giyinip, sonra da aynanın karşısına geçip yüzümü kremle nemlendirip, ardından da ince bir eyeliner çekip, dudaklarıma da mat renkte bir parlatıcı sürdüm. Zaten düz olan saçlarımın ön taraflarını düzleştirip, siyah küçük omuz çantama da ego kartımı, cüzdanımı ve telefonumu koyduğum da hazırdım.

Bir saatlik bir yolculuktan sonra nihayet inebilmiştim otobüsten. Önce Kızılay'a, Kızılay'dan da buraya gelmiştim. Tabi birde buraya hangi otobüslerin geleceğini bilmediğimden kısa çaplı bir durak arama sorunu ile de baş etmek zorunda kalmıştım. Bu sıcakta buraya gelmek için onca zorluk çekmiştim. Umarım bu zorluklara değecek bir şey için gelmişimdir.

Bu düşünceler eşliğinde telefonuma yazdığım adresin şimdi tam da önündeydim. Evin çitlerle çevrilmiş etrafına, büyük ağaçlar eşlik etmişti. Bu yüzden de ağaçlar evi gizlemiş gibi duruyordu. Evin bahçe kapısı ile otopark girişi yan yanaydı. Demir bahçe kapısını açıp evi gözler önüne serdiğim de iki katlı beyaz ve gri renk ile dekoratif tuğlaların oluşturduğu bir ev karşılamıştı. Fakat eve gidene kadar bahçenin düzenliliği ve çiçeklerin mis gibi kokusu kendinizden geçmenizi sağlıyordu. Etrafı çimlerle kaplı olan yerin ortasından da eve bir patika yol örmüşlerdi. Yavaşça eve doğru ilerken çiçekler arasında düzen ve özen beni yıllar öncesine çocukluğuma götürmüştü. Annemle evimizin bahçesine gül, lale, sümbül, yasemin, kasımpatılar dikerdik. Her görenin hayran olduğu bahçemiz annemin en sevdiği uğraşıydı. Ben geçmişe götüren bu anılardan sıyrılıp, taşlarla oluşturulmuş patika yoldan eve doğru yürüdüm.

Zile bastığımda bastırmaya çalıştığım gerginliğimi zapt edememiş olmuştum. Bu eve neden gelmiştim? O kadın bana ne diyecekti? Ömer'i tekrardan görebilecek miydim? Aklımda kırk tane tilki takla atarken kapı açılmış ve dünkü kadın güler yüzlü bir şekilde karşılamıştı beni. İçeriye girmemi söylediğinde hemen vestiyerden de kırmızı renkli bir terlik çıkarıp koymuştu önüme. Terlikleri giydiğim de salon olduğunu tahmin ettiğim yere doğru ilerledik. Tahmin ettiğim gibi salona geldiğimiz de hızlıca göz gezdirmiştim eşyalarda. Oldukça büyük ve ferah olan salonda, hakim olan renkler kahve ve tonlarıydı. Eski tarz duran ama hiç yıpranmamış büyük koltuk takımları, ortada duran ceviz ağacından yapılmış bir sehpa ilk gözüme takılan şeyken yerdeki halı da sanki ben çok değerliyim diye haykırıyordu. Oturma grubunun sol tarafında kalan yerde yine ceviz ağacından yapılmış büyük bir yemek masası yer alırken, salonun belli yerlerine de çiçekler yerleştirilmişti. Eşyalar üzerinde edindiğim ilk izlenip birçok yaşanmışlığa, birçok hayata tanıklık etmiş gibi durmalarıydı. Yılların dertlerini üzerinde barındıran ama buna rağmen de asiliğinden ödün vermemiş mobilyalar.

AYDINLIĞA HİCRETWhere stories live. Discover now