49- Nasipten Öte Yol Olmaz

11.8K 865 84
                                    


2 yıl sonra

Bir süre önce keşfettiğim bu tepeye ne zaman insanlardan uzaklaşıp kendimi dinlemek istersem geliyordum. Şimdi de cılız bir ağacın altına oturmuş, rüzgarın yüzüme çarpmasının verdiği o rahatlama hissini tadıyordum. Rüzgarın tenimde bıraktığı dokunuşları bir tebessümle karşılarken bir yandan da iki yıldır bana ev sahipliği yapmış olan köye bakıyordum. Yeşilliğine, evlerine, evlerin önlerindeki çiçeklere, ocağından çıkan dumana, bahçesinde oynayan çocuklara, tarlaya giden, tarladan gelen insanlara bakıyordum. Onları buradan sessizce izlemek çok hoşuma gidiyordu. Bir de izlerken daldığım düşünceler vardı ki sormayın gitsin.

Mesela şuanda karşım da duran bu güzel evlere bakıp acaba diyordum, acaba bu evlerin, duvarların dili olsaydı neler söylerlerdi? Her türlü halimize şahitlik eden bu duvarlar, konuşabilseydi eğer, üstünü örtüğümüz tüm sırlarımız onlarla birlikte açığa çıkardı. O duvarların ardında kim bilir ne kadar ağlandı, gülündü, acı çekildi, mutlu olundu, kim bilir? Ah bu evler! Acaba kaç kişinin yükünü sırtlanmıştı. Acaba evin yükü çok olduğu zaman sağlamlığı artıyor muydu? Acaba eski evlerin yükü fazla olduğundan mıydı, harabeye benzese de yine de yıkılmaması? Ayakta kalmak için direnmesi? Peki ya insanlar da mı öyleydi? Sırtlarına yük bindikçe daha da mı güçleşiyorlardı? İşte bu küçük tepede durup bunları düşünüyordum.

Bu sırada yüzüme düşen bir damlayla düşüncelerim yavaşça evlerden uzaklaşmış, gökyüzüne çevrilmişti. Güneşin önüne geçmeye çalışan birkaç yağmur yüklü bulut bunu başardığında, taşıdığı damlaları üzerimize boşaltıp, geri yerini güneşe teslim edecek gibi duruyordu.

Derince bir nefes alıp tertemiz oksijeni ciğerlerime yollarken burayı çok sevdiğimin bir kez daha farkına vardım. Buraya ilk geldiğim o gün herkese, her şeye çok yabancıydım ama zamanla alışmış ve çok sevmiştim. Zaten tek yabancısı olduğum şey burası da değildi. Dinime yabancıydım, yapmam gereken ibadetlerime, etmem gereken dualara yabancıydım. Okumam gereken, bilmem gereken o Kur'an-ı Kerime, o alfabeye yabancıydım. Yıllar önce öğrenmem, yaşamam gereken o hayata yabancıydım. Ama bu yabancılığım daha fazla uzamadan, hepsiyle teker teker tanıştım. Ve her tanıştığım, her öğrendiğim yeni bilgi de şimdiye kadarki bilgisizliğimden utanıyor, bu kadar süre gaflet içinde olduğum için şaşıp kalıyordum. Şimdiye kadar işlediğim, hatırladığım her günah yoluma çıkıyor, her gün ama her gün ağlamama, istiğfar etmemi sağlıyordu. Özellikle ilk birkaç ay beynimden vurulmuşa dönmüştüm. İçimdeki o açlığı, boşluğu gördükçe çok üzülüyordum. Tüm bu yaşıma kadar o karanlığın içinde kaldığım için, gerçeği göremediğim, bulamadığım için hem öfkeleniyor hem de hüzünleniyordum. Ama daha sonraları Allah'a çokça şükürler etmeye başladım. Beni o karanlığın içinde bırakmadığı için. Beni aydınlığa çıkarttığı için...

Yağmur hafiften artmaya başlarken rüzgar da sakinliğini geride bırakıp şiddetini biraz daha arttırmıştı. Bu sırada esen bir rüzgarla şalım yüzümü kapatmıştı. Şalımı yüzümden çekip feracenin içine sokuştururken aynı zamanda da oturduğum yerden kalkıyordum. Feracemin arkasındaki tozları silip yağmur hızlanmadan eve doğru yürümeye başladım. Yoksa bu yaz yağmuru altında sırılsıklam olacaktım.

***

Sabah yerimden kalkıp ilk iş olarak pencereyi açtığım da oldukça güneşli, bir yaz günü beni karşıladı. Dünkü yağan yağmurdan tek bir iz bile kalmamıştı. Hemen elimi yüzümü yıkayıp dışarıya çıktığım da anneannem yine güzelce donatmıştı kahvaltı sofrasını. Ve sofradaki fazla olan bardak ve tabaklara bakacak olursak da Fatma teyzeyle Elif gelecekti. Fatma teyze anneannemin en yakın arkadaşı, Elif ise benden iki yaş küçük torunuydu. Ve bu iki senede Elif de benim arkadaşım olmuştu. Hatta bana Kur'an-ı Kerimi okumayı o öğretmişti. O yüzden üzerimdeki hakkını ne yaparsam yapayım ödeyemezdim. Masadaki kendi yerime geçip oturduğum da anneannem de bahçeden tazece koparmış olduğu domatesle yaptığı menemeni masaya getirmişti. Bu sırada misafirlerimizde gelmiş, kahvaltımıza başlamıştık.

AYDINLIĞA HİCRETWhere stories live. Discover now