14- Güvenmek

12.1K 911 67
                                    


Aşık oldum.

Bunu kendime itiraf edeli tam bir hafta oldu. Ömer'in beni bulmayan bakışlarını, o vanilya ile karışık erkeksi kokusunu, o sert çehresini görmeyeli tam bir hafta oldu. Kalbimde beynimde sürgüne gönderilmiş bir kaçak gibiydi. Bu sürgün yolculuğunda epey düşünmüş, her zamankinden daha karmaşık hale gelmiştim. Ona aşık olduğumu itiraf ettiğim için her şeyin üzerinde çok daha fazla durur oldum. Her düşündüğüm şey beni yeni bir çıkmaza, cevap verilmesi gereken tonlarca soruya götürse de bir an olsun vazgeçmedim düşlemekten.

Her gece hayallerimin konuğu yaptım onu. O da hiç çekinmeden, arsızca sızdı zihnimin derinliklerine. Gözlerimi her kapattığım da bir çift kara göz belirir oldu. Ve hayallerimde o gözleri gülmekten kısılmış haliyle düşledim. Bir gün Ömer bana gerçekte öyle bakar mı bilmem ama en azından hayallerimde öyle olmasını istedim. Bu hayaller ki kalbimi tekletti. Oysa hepsi birer hayaldi.

Kulaklarım onun Kur'an okuyan sesiyle çınladı. Ve o ses, her gece yankılandı duvarlarımda. Sanki Ömer odamda Kur'an okuyormuş gibi. Ah ne çok isterdim bir kez daha Ömer'i dinlemeyi. Ne çok isterdim o anda yaşadığım huzuru, bir kez daha yaşamayı. Bu teslim olmuş, huzur dolu ses, içimde bir yerlerde orada olduğunu unuttuğum, derin bir uykuya dalan hislerimi uyandırmaya çalışıyordu.

"Ben namaz kılmaya gidiyorum."

Aslı'nın sesiyle daldığım yerden çıkıp söylediği cümleye sadece başımı salladım. O bahçeden eve giderken onunla nasıl tekrar bu hale gelmiştik bilmiyorum. O mevlitten sonra her şeyin daha iyi olacağını, Aslı'nın o gün attığı adımın devamı gelecek gibi düşündüysem de öyle olmadı. O günden sonra bu Aslı'yı 3. görüşümdü ve karşımda tekrardan içine kapanmış bir kız vardı. Sorduğum sorulara kısa yanıtlar veren, konuşmak istemeyen, beden burada ama ruhu başka yerlerde dolanan biri olup çıktı. Sanki ben yol aldık dedikçe biri plağı başa sarıyor gibiydi. Ben de aynı şarkıyı farklı bir şekilde dinliyordum. Her buluşmamız derin sessizliklerle geçiyor, tüm çabalarım boşunaymış gibi hissediyorum. Kendimi tam bir işe yaramaz gibi görüyor, öğrendiğim bildiğim her şeyi sorguluyorum.

Düşüncelerim daldan dala konarken ismimi duymamla karmaşık iç dünyamdan sıyrılıp seslenen kişiye baktım.

Nisa bana doğru gelirken arkasında Zehra teyze ile konuşan Büşra'yı gördüm. Nisa "Selamün Aleyküm" dediğin de otomatikman "Aleyküm Selam" dedim. Bu selamlaşma şekline oldukça alışmıştım. Ve bu şekilde giderse hayatımın bir parçası olacak gibi duruyordu. Nisa yanıma otururken bu bir haftalık dilimde bana 'arkadaş olabilir miyiz?' diye sormuş bende kabul etmiştim. Aslında bu arkadaşlık denen olgu kendiliğinden gelişecek bir şeydi ama onun bu içten gelen sorusuna hayır diyecek değildim. Hem bende onunla arkadaş olmak istiyordum. Sesli bir nefes alıp verdiğin de canını sıkan bir şeyler olduğu belliydi. Ben ona neler olduğunu sorarken Büşra da selam vererek yanımıza gelip tekli koltuğa oturdu. Nisa ise bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi hemen anlatmaya koyuldu. Gerçi sormasam da her şekilde anlatacaktı.

"Hiç sorma Zeynep, Ali tam bir ay bir hafta sonraya düğün günü almış. Buna inanabiliyor musun?''

Bunda üzülecek bir şey göremiyordum. Hatta bu düşüncemi sesli bir şekilde ifade edecekken gerek kalmadan kaldığı yerden devam etti.

"Zaten bir kaç haftadır bu işi daha fazla uzatmadan bu yaz yapalım diyordu ama ben bu kadar erken olabileceğini düşünmemiştim. Yani en azından eylül başı gibi olsaydı."

"Şimdi sen tam olarak neye üzüldün? Sadece birkaç hafta daha erken evlenecek olmanıza mı?"

İkisi de aynı anda başlarını iki yana sallayıp sanki ben uzaylıyım demişim gibi bakmaya başladılar.

AYDINLIĞA HİCRETWhere stories live. Discover now