58- Final

18.1K 1.2K 303
                                    


Kokusunun bile güven verdiği adamın nefesi saçlarıma dokunup orada bir kargaşaya sebep olurken ben şuanda onun kollarının arasında olmanın verdiği huzuru yaşıyordum. Zihnim uykunun kollarından yeni yeni sıyrılmaya başladığında dudaklarım bu adamın bana verdiği huzur ile yukarıya kıvrılmıştı. Bedenime sıkı sıkı sardığı kollarının varlığı ruhumu okşuyordu. Bu sahiplenişi bu eşsiz duyguyu tüm uzuvlarımda kalbimin kör noktalarında zihnimin derinliklerinde hissediyordum. Ve hala bu adamla evli olduğum gerçeğini bir hayalden ibaret sayıyordum. Oysa şimdi onun eşsiz kokusunu buram buram içerken bunu düşünmem ne aptallıktı.

Bir kez daha derince bir nefesi içime çekip küçük bir kedi yavrusu gibi kıvrıldığım göğsünden onu uyandırmamaya dikkat ederek biraz geriye çekilip yıllardır hasretini çektiğim o muazzam yüze bakmaya başladım. Uyurken de kendinden hiçbir şey eksiltmemişti bu adam. Göz kapakları onun o siyah incilerini saklasa da artık biliyordum ki o gözler benden başkası için kalkmayacaktı yerden, o gece karaları benden başkasını görmeyecek, tanımayacaktı. Tıpkı benim ondan başkasına bakmayan gözlerim gibi, tıpkı sadece onun için atan kalbim gibi...

Elma ağacının altında o ılık esinti tenimi okşarken bana evlenme teklifi ettiği o an daha dünmüş gibi geliyordu. Ama neredeyse koskoca ve dopdolu bir üç ay geçmişti. Şimdi karşımda huzurla uyuyan bu adama bakarken düşüncelerim çoktan geçmişin valizlerini teker teker açıp anıları birer birer çıkartmaya başlamıştı.

İkimizde itiraf edilen onca şeyden sonra şaşkınlığımızı bir kenara bırakıp büyük bir sükûnete bürünmüştük. Sanki biraz önce o sözleri bana o söylememiş gibi sanki ben dakikalar önce evlenme teklifi almamış gibi edep ile başlarımız yerde sessizliği dinliyorduk. Fakat kalbim için aynı kelamları edemeyecektim. O sanki okumayı yeni sökmüş bir çocuk heyecanı ile hızını hiç eksitmeden atmaya devam ediyordu. Ve bundan sonra da hep böyle atacaktı. Saniyeler akıp geçerken aramızdan Ömer'in dudaklarından dökülen cümleler ile bir kez daha heyecanlanmıştım. Lakin bu heyecanımı dallanıp budaklanmadan kontrol altına alıp beni terk eden mantığımın danışmadan beklendiğini söylemiştim. Sağ olsun ki o da hemen gelip işinin başına dönmüştü.

Ömer bu konuda ne kadar ciddi olduğunu şu kelimeler ile dile dökmüştü.

''Bu işin daha fazla uzamasını istemiyorum. O yüzden ben bu akşam bizimkilere bu mevzuyu açacağım, sende babana söyle ki en kısa sürede bu işin adını koyalım.''

Dediğim gibi söylediği şeyler beni oldukça heyecanlandırmıştı ama ben Yiğit'in de Aslı'nın da heyecanlarını gölgelemek istemiyordum. Onlar şimdi bu kadar mutlu iken sahneye birde biz çıkarsak kendimi rol çalmış gibi hissederdim. Hem babam daha yeni Yiğit'in evlenme olayına ısınmışken benim ortaya atılmam ile ikimize de cephe alıp Yiğit'in de moralini bozabilirdi. Ve ben kardeşimin bu güzel anlarını doya doya yaşamasını istiyordum. Bu yüzden Ömer'e düşüncelerimi açıp beklememiz gerektiğini söyledim. İlk başta bu durumu kabul etmese de benim söylediklerimin arkasındaki sağlam duruşumu görünce mecburen ''Tamam, bekleyelim'' demişti.

Uzunca bir süre bu kabulleniş kelimesi ikimiz arasında söylenilmiş son kelam olmuştu. Ömer konuşmanın ardından her şeye çok daha fazla dikkat etmeye başlamış, ikimizin aynı ortam da bulunma sayısını oldukça minimuma düşürmüştü. Önceden olsa bu durum canımı sıkabilirdi ama artık o kadar çok değişmiştim ki bu yaptığı şey hoşuma bile gidiyordu. Birbirimize itiraf ettiğimiz onca şeyden sonra bu kaçış, bu harama bulaşmama isteği, sırf Allah rızası için gözlerin haya ile yerde kalması, gözlerimin gözlerini bulmaması... Hepsi o kadar büyüleyici o kadar güzel geliyordu ki. Sanki biz bu kadar sakındıkça aramızdaki bağ daha da kuvvetleniyordu.

AYDINLIĞA HİCRETWhere stories live. Discover now