16- Beklenmedik

11.2K 793 27
                                    


Saatler öncesinde içimdeki yanardağın patlamasıyla lavlar etrafa saçılarak ağlayan ben şimdi durmuş kardeşimle yemek hazırlayıp gülüyordum. Yaş boşanan gözlerimden şimdi gülümsemeler geçiyordu. Ama biliyordum ki bugünkü yaşadığım bu patlama ilk olmayacaktı. O yanardağ tekrardan patlamak için zaman kollayıp, kendimi en güçsüz hissettiğim an yeniden beni yakıp, küle çevirmek için gelecekti. Bu düşünceler eşliğinde Yiğit ile yaptığımız yemeği yemiş, yorgun olduğumu söyleyerek bulaşıkları ona bırakarak odama geçtim.

Işığı açmadan çantamdaki telefonumu alıp yatağa geçtiğim de Kaan'ın cevapsız çağrısıyla mesajını gördüm. Mesajı açmadan yukarı ekranı kaydırarak göz gezdirdiğim de dünden sonra nasıl olduğumu merak ettiğiyle ilgili bir dolu cümle arasında bir de benimle aslında dün konuşmak istediği ama konuşamadığından (muhtemel ben sarhoş olduğum için) müsait olunca onu aramamı istemişti. Canım kimseyle konuşmak istemediği için telefonu kenara atıp yatağın içine girdim. Zihnimde Zehra teyzenin bu karanlıktan aydınlık günlere çıkabileceğim ile ilgili söylediği cümleyi düşünerek uykuya daldım.

***

"Yiğit kalk diyorum sana."

Son beş dakikadır tek yaptığım şey, Yiğit'i salonda yattığı kanepeden kaldırmaktı. Sabaha kadar deliksiz bir uyku uyuyarak bedenimi dinlendirmiş ve düne oranla daha iyi hissederek uyanmıştım. İçimdeki o boşluk ve can sıkıntısı hala benimle birlikteydi ama kendini çok fazla göstermeden kendi bölgesinde takılıyordu.

Hala Ömer'e olan sinirim tazeydi. Ve benim bu siniri bir şekilde bir yerden çıkarmam gerekiyordu. Bende bunun için en etkili yol olan temizlik yapmayı seçmiştim. Bence en iyi terapi yöntemiydi. Bende tatil günümü uzun süredir temizlemeye fırsat bulamadığım evimi dip bucak temizleyerek rahatlayacaktım. Hem içimdeki bu öfkeyi koltuklardan, halılardan ve daha birçok şeyden çıkartabilirdim. Bunun için önce çok sevgili kardeşimi yattığı yerden kaldırmalıydım.

"Yiğit son kez söylüyorum çabuk kalk."

Sözlerim üzerine bana sadece arkasını dönüp uykusuna devam eden kardeşime sinirle bakıyordum. Acaba koltuklardan çıkartacağım siniri Yiğitten mi çıkarmalıydım? Bunu düşünecektim.

"Yiğit sabrımın sonuna geliyoruz. Ya güzellikle kalk ya da ben seni kaldırmayı bilirim."

Sona doğru yükselen sesimle Yiğit benden tarafa tekrardan dönüp göz kapaklarını aralayabildiği kadar araladı uykulu çıkan sesiyle "Ya gece geç yattım, rahat bırak beni." Diye hayıflandı.

"Hayırdır beşik mi salladın?"

"Abla o sözü en son lise de duymuştum. Eskidi o."

Sözlerinin üzerine sinir bozucu bir kahkaha patlatıp "Neresi eskidi ya.. Sen daha liseden mezun olalı bir yıl oldu. Sanki bana çok uzun yıllar geçmiş gibi."

Bana göz kapaklarının el verdiği kadar alttan alttan bakarken suratsız yüzüyle '' Biz tavuk gibi erkenden tünemiyoruz." Sözleri banaydı. Dün erkenden yattığım için bana laf çarpıyordu. Huysuz ve ruhsuz çıkan sesi tam açılmayan gözleri ve suratsız yüzüyle bana bakarken sinirlerim daha fazla çoğalıyordu.

"Çok biliyorsun sen. Kalk çabuk şuradan yoksa seni kimse elimden alamayacak.. tavukmuş, ben sana göstereceğim tavuğu." sesim haddinden fazla yüksek çıkarken Sanki ona bağırmıyormuşum gibi gayet sakin ve rahat bir şekilde yattığı kanepeden doğruldu ruhsuz bakışlarını tekrardan odağı yaptı beni. Yastığını eline aldı ve kalkıp yürümeye başladı.

''Nereye?'' bana ters ters bakıp ''Uykuma izin verirsen senin odan da devam edeceğim." daha benim cevabımı beklemeden odadan çıkıp gitti. Az sonra da odamın kapısının çarpma sesi geldi. Gerçekten benim kardeşim uykusunu alamayınca hiç çekilmiyordu. Bugün benim de onu çekecek hiç sabrım yoktu. Şimdilik ona olan sinirimi bir köşeye atıp zamanı gelince attığım yerden zevkle çağıracaktım.

AYDINLIĞA HİCRETWhere stories live. Discover now