Bölüm 26 - Hastalıkta, sağlıkta..

11K 89 14
                                    

Sevgili okurlar ve takipçileer, üniversite uzun bir aradan sonra devam ediyor. Biliyorum çok uzun zaman ayrı kaldık ama lütfen anlayın beni.. Her insanın hayatında yolunda gitmeyen şeyler oluyor malesef.. Her neyse, şöyle bir göz gezdirdim geçmişe ve en son Mert ve Ayşen'imiz birbirlerine sıkıca bağlanmışlar. Sizi çok sıkmadan o zaman yeni bölüme, haydi!

Vizelerin bitmesi, sanki boynumuzda duran bir tasmanın çıkması hissiyatını yerleştirmişti içimize.. Sonunda esaret bitmiş, özgürlük başlamıştı. Yakın bir zamanda ne kadar istemediğim olaylar olsa da, bu Ayşen ve beni daha da yakınlaştırdı. Unutmamak gerek, bazen şerden de hayır doğabilir. 

O günden sonra, Ayşen bir an olsun yanından ayırmıyordu beni, afedersiniz o aşamaya belki daha gelmedik ama tuvalete bile beraber gideceğiz neredeyse. Mümkünse o aşamaya gelmeyelim zaten. Ama aklımı kurcalayan şeyler de yok değil. Aybüke çok fena bir şekilde rencide edildi ve bu gözümün önüne eninde sonunda serildi. Ve ben onu tanıyorsam bunun altında kalmayacaktır. Bu fikir arasıra aklımı meşgul etse de aşkımın bir gülüşü beni başka yerlere götürmeye yetiyor. 

--

Haftasonu gelmiş, Ayşen planlara başlamıştı. Cuma günleri ise benim için bir nevi zulüm oluyordu. Benim dersim Ayşen'den bir buçuk saat önce bitiyordu ve fakültesinde onu bekliyordum. Ama bu cuma farklı olmuştu. Ayşen derste sürekli mesaj atıyor ve etrafta kız olup olmadığını benim uslu durup durmadığımı soruyordu. 

"Bitanem, mühendislik fakültesi burası, ne kadar kız olabilir ki? Hem olsa bile çoğunun bıyıkları var ben bakar mıyım bunlara?" yazıp yolladım. 

Işık hızıyla cevap gelmez mi...

"Yaa demek bıyıkları olmasa bakıcaksın Mert efendi! Ayrıca hatırlatırım ben de bu fakültedeyim ve beni beğendiğini sanıyordum. Demekki arada istisnalar oluyormuş bay çok bilmiş!!!!!" 

Bu kız iyice zıvanadan çıkmadı mı ki acaba? Nerede o tanıdığım masum, anlayışlı meleğim benim?

Ve gözlerime inanamamışken kapıdan çıkıp geldi. 

"Ayşen, ders noldu?"

"Sıkıldım çıktım."

"Sen? Dersten sıkılmak? E sen bildiğin ineksin ama canım?"

"Mert, seni de dövmemi istemiyorsan sus canım. Bugün derste durasım gelmedi Allah Allaaah!"

"Tamam canım, kızma. Hadi gidip birşeyler yiyelim." Söylemesi ayıp baya acıkmıştım. 

"Oluur, ben de yarın için plan yaptım onu konuşuruz."

"Neemiş?"

"Offf, sen biraz  daha az mı izlesen Leyla ile Mecnun' u acaba?"

"Senin ağzından çıkanla, kulağının duyduğunuun tuttuğunu..."

"MEEERRRTTT! Sakın İsmail abi moduna girme, zaten çok üzülüyorum ona.."

"Evet ya, hikayesini anlatınca bende çok üzülmüştüm.."

"Herneyse, yarın gidiyoruz."

"Nereye ?"

"Lunaparkaaaaaaaaa." Gözleri ışıldadı resmen.

"Tamam canım gidelim ama baştan anlaşalım ben ranger ve gondola binemiyorum."

"Ya uuuf hemen oyun bozanlık yapma bak ben para biriktirdim hepsine binicez."

Anlamış gibi görünmüyordu..

"Canım tamam, binelim bol bol ama o ikisine binmeyelim. Ranger bir nebze de, gondol asla olmaz."

"Ya ama ben çok seviyorum onu, çok heyecanlı oluyor." Yine dudak büzmeler, yine küçük çocuk halleri. 

Üniversite (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin