04

1.5K 167 52
                                    


Başlamamız için komut verdiğim de kalbim hızla atmaya başlamıştı. Bir oyun bile olsa birini öpecektim. Gözlerinin içine meydan okurcasına baktığım Chanyeol bana nazaran daha bir yumuşak bakıyordu ve eğmediği başladığı başıyla dudakları benim dudaklarıma her an biraz daha yaklaşırken ellerim rolüm gereği omuzlarına tırmandı oradan da saç diplerinin olduğu boynunu kavradı. Yaptıklarımla birlikte belimde bir çift el hissetmiş parmak ucuma yükselirken belimdeki ellerin yardımıyla Chanyeol'a biraz daha yaklaşmıştım.

Dudaklarımızın birleşeceği sırada gözlerimi kapatıyordum ki aniden geri çekilivermiştim. Chanyeol tedirgin olmuş gibi ondan uzaklaşan beni süzüyordu.

"Affedersin. Birden odaklanamadım. Üzgünüm hatalıyım."

Geri gidip birkaç adım uzaklaştığım mesafede yere bakıp saçlarımı dağıtırken söylemiştim. Gerçekten nasıl yapabilmiştim bunu? Gayet de iyi gidiyordum birden neden endişelenmiştim ki?

"Sorun yok, bekleyebiliriz. Hazır olduğunda söylemen yeterli."

Chanyeol anlayışlı bir şekilde söylediğinde ona bakan yüzümle başımı salladım. Ben elime aldığım kağıtlarımı okuyup odaklanırken o da kendisine biraz su almıştı. Suyunu bitirmesini bekledim ve itiraf ediyorum bu sırada bardağa değen ve birazdan benim dudaklarıma değecek olan dudaklarını seyrettim. Sadece işimi daha iyi yapmak istediğim içindi.

"Ben hazırım. Devam edelim mi?"

Chanyeol başını birazcık yana eğerek 'Nasıl istersen' tarzı bir görüntü oluşturup yanıma yaklaştı. Derin bir nefes verip ben de kısa bir mesafe ilerleyip önünde durdum. Birbirimizin gözünün içine bakıyorken Chanyeol biraz daha yaklaştı ve bu sefer ben boynuna sarılmadan o belimden kavrayıp izin ister gibi beni kendisine doğru çekti. Sonra ben kollarımı yeniden omuzlarından boynuna çıkarttım ve parmak ucumda yükseldim. Dudaklarıma eğilen başla yavaşça gözlerim kapandı ve sonra Chanyeol beni öptü.

Önce yumuşak bir şekilde alt dudağımdan başladı ben karşılık verince de daha derinleşti. Nefes alışverişlerim beni zorluyordu ama daha iyisi için sürekli biraz daha dayanıp öpücüklerine karşılık veriyordum.

"Ups! Yanlış zamanda geldik."

Kapıdan gelen sesle dudaklarımızın bir ses bırakmasına sebep olacak şekilde ayrılıp nefes nefese kapıya döndük. Wufan ve sevgilisi –Ülkemizde eş cinsel evliliği yapılıyor olsaydı kesinlikle eşi derdim- Tao kapıda dikilmiş bize bakıyordu. Chanyeol'a bir bakış attığımda o da bana aynı bakıştan atmıştı.

"B-biz çalış-şıyorduk."

Söylediklerim düzene girmemiş nefesim yüzünden kesik kesik çıkarken Wufan gerekli açıklamayı yapmıştı.

"Rolleri için provadalar yanlış zaman ama sandığın gibi değil. Çalışmalarını bölerek yanlış zamanlama yaptık."

"Ben öyle görünce birden diğer türlü anladım. Üzgünüm."

Ortaya bir omuz silkme bırakıp arkamı döndüm. Uğraşacak başka şeylerim vardı. Ve Tao'nun ne düşündüğü çok da umurum da değildi. Pencerenin pervazına yaslanıp telefonumu elime aldım ve çoğu zaman soğuk havalarda sıklıkla kuruyan dudaklarımı nemlendirmek için yaptığım gibi dilimi dudağımın üstünde gezdirdim. Yaptığım bu hareketle dilim daha önce algılamadığı bir tatla beynime sinyal yolladı. Güzeldi! Ardından beynim bu tadın neden kaynaklandığını aklıma şimşek gibi çaktığında telefonuma bakan gözlerim Chanyeol'a doğru baktı.

Bana bakıyordu ve az önce yaptığım şeyi görmüş olmalıydı. Yanlış anlamış olabilir miydi? Tao'nun yanlış anlamasını çürütecek tezler varken çok problem değildi ama Chanyeol yanlış anlıyorsa kendimi savunamayabilirdim. Üstüne üstelik işleri daha berbat bir hale de sokabilirdim. Ağzımı açmak yerine mimik oynamayan yüzümü tekrar telefonuma çevirdim. Bu bir tür seni umursamıyorum. Yanlış anlaşılacak bir şey yok deme şeklimdi. Anlamış olması gerekirdi.

TEATROWhere stories live. Discover now