38

940 121 11
                                    

Y/N: Ben geldiim~ ay ama az kalsın son gelişimdi yani çok minicik kalmıştı bu bölümü final diye paylaşmama.... sonra dedim ki kendi kendime, dur ne yapıyorsun bir bölümü daha var bunun, yani muhtemelen bir sonraki gelişim final:( kıyabilsem bu finaldi cidden.. haydi bakalım okuyun uyumadıysanız yarın hafta sonu uyumayın(işiniz, gücünüz, dersiniz yoksa) iyi okumalar💞

    

      

Esen rüzgar kahvemin üstündeki dumanı kokusuyla beraber burnuma taşırken omzuma bir pike konulmuştu. Chanyeol'un ailesiyle arka bahçede yaptığımız kahvaltı sona ermişti ama sofrayı toparladıktan sonra burada biraz daha oturmak istemiştim. Bana verilen odanın baktığı manzarayla aynı yöne bakıyordu bu bahçe ve ilk başta bahçede gezinen tavuklar beni ne kadar korkutsa da asıl onların bizden korktuğunu Min Sung kahvaltı sırasında sürekli masadan kalkıp onları kovaladığı sırada anlayıp rahatlamış, kahvaltımı da rahatlıkla yapmıştım. Kahvaltıdan sonra bile burada oturmak istememden de belli oluyordu.

Chanyeol'un omzuma bıraktığı pikeyi uçlarından tutup iyice kapattım her yerimi. O çaprazımdaki sandalyeye otururken ortada duran diğer kahve bardağını onun önüne koymuştum.

"Yazın da bu kadar serin olur mu buralar?"

"Geceleri, evet."

En azından gündüz sıcak, diye düşündüm. Bahçe kapısının orada Min Sung'un sesi duyulunca o tarafa dönmüştüm. Kapıdan çıkar çıkmaz hemen yakınında bulunan bir tavuğa doğru koşmuştu çığlık sesleriyle. Chanyeol seslenene kadar da koşuşturmaya niyetliydi.

"Min! Eve dönüp hırkanı giyer misin? Hırkasız çıkamayacağını söylemiştim."

"Ama baba öyle terliyorum." Elleri arkasında geri seslenmişti birkaç metre öteden. "Böyle de terleyeceksin, babacığım. Koşuşturuyorsun çünkü. Hasta olmaman için hırkanı giymelisin."

"Tamam, giyip geleceğim ama tavukları ben gelene kadar evlerine koymayın."

"Onlarla Sun teyzen ilgileniyor. O da sanırım mutfakta. Kendisinden rica etmelisin."

Min Sung hızla başını salladı ve evin girişine koşarken Sun teyzesine seslenmeye başlamıştı bile. Ona bakarken oluşan gülümsememle önüme döndüm ve soğumaya başlayan kahvemden birkaç yudum aldım.

"Yarın geri dönüyoruz, değil mi?" Chanyeol'a sorduğumda beni başını sallayarak onaylamıştı. "Geri döndükten sonra benim de benimle gelmeni istediğim bir yer var." Söylediğimle birlikte sandalyesini bana yanaştırdı. "Nereye?"

"Evime. Yani ailemin olan evime."

"Annenin, babanın yaşadığı evine mi?" Başımı salladım. Bana buraya gelmeden olduğu gibi onu da gerginlik sarmıştı. "Merak etme. Tecrübe ettiğim için sana söylüyorum.  Tahmin ettiğim kadar korkunç bir şey değilmiş. Bak burada keyifle oturup kahvemi bile içiyorum. Sen de rahat edeceksin. Bana güvenmelisin."

Söylerken öne doğru uzanıp kahve bardağını tutan elini kendi elimin arasına almıştım. Sıcacıktı. Diğer elini, elini tutan ellerimin üzerine koyduğunda ise o soğuktu. Konuşmamı bitirdiğim de ise tecrübelerime gülmüştü.

"Sana güveniyorum ama rahatladığımı söyleyemem."

"Rahatlamaya çalışmalısın. Birkaç gün zamanın olacak. Hem bak ben hemen kabul etmiştim ama sana zaman bile veriyorum."

Yine güldü.

"Sonunda kabul etmek zorunda kalacağımı hissettiğim birkaç gün yani?"

"Doğru bildin!"

TEATROWhere stories live. Discover now