08

1.3K 160 15
                                    

Bolca yorum yapın ve ben de onları okuyayım~ Bölüm sonu yazar notuna gelin, söylemek istediğim şeyler var.

           

Yüzümün üstünde bir ağırlık vardı ve bu ağırlık nefes almamı güçleştiriyordu. Aslında üç gündür alışık olduğum bir durumdu. Chibi her sabah yatağından kalkıp odama gelerek minik bedeniyle nasıl başarıyorsa yatağıma çıkıyor sonrada yüzümün üstüne kurularak uykusuna devam ediyordu. Ben ise uykuma son veriyordum. Ellerim yüzümün üstündeki tüy yumağını bularak kucakladı. Tek gözüm açık ona bakarken yatağın içinde yukarı kayarak başlığa yaslandım. Chibi'yi ise karnımın üstüne bırakmıştım.

"Günaydın Chibi." Dediğimi pek umursamayarak uykulu bir tavırla patisini yalamıştı. "Tatil bitti, he? İş başı yapma zamanı."

Tüylerini seviyordum ama halen umurunda değildim. "Pekala."

Söyleyerek onu yatağın içine bırakmış ve duş almak için banyoya yönelmiştim. Dediğim gibi tatil vakti son bulmuştu ve biz çalışmalarımızı sürdürmek durumundaydık. Aldığım hızlı duşun ardından giyinip önce Chibi'nin kahvaltısını vermiş kendime doldurduğum bir kase mısır gevreğini onu sütünü içerken izlerken kaşıklamıştım.

Biten kasemi lavabonun içine bırakıp Chibi ilerleyen saatlerde acıkırsa diye ihtiyacını karşılayacak kadar mamasını hazır edip evden çıkmıştım. Binaya vardığımda benim dışımda herkesin gelmiş olduğunu görmek şaşırtmıştı. Bildiğiniz üzere bekleyen hep ben olurdum ama işler yeni ev arkadaşımla değişmiş gibiydi. Onun ihtiyaçlarını da gidermek için evden biraz geç çıkmış olmalıydım.

"Günaydın!"

Çoktan çalışmaya başladıkları için oluşan uğultu selamlamamla azalmış ardından bana dönen kafaların "Günaydın." karşılamalarıyla devam etmişti.

"Sen en son mu geldin? Gözlerime inanamıyorum."

Sehun abartılı bir tavırla söylerken omuz silktim ve tavrına gülümsedim.

"Biraz da siz bekleyiverin."

"Tamam, canım bir şey demedik."

Yaklaşıp Sehun'un omzuna vurunca yine abartıp kendisini Luhan'ın kucağına doğru devirdi. Karşılığında ondan alnına atılan bir fiske almıştı. O dudak büzerken gülmeye devam edip dosyamla köşede oturan Chanyeol'un yanına ilerledim.

"Selam." dedim.

"Ah, merhaba."

"Nasılsın?"

"İyiyim, ya sen?"

"Ben de öyle. Chibi'yi unuttun mu? İkimizin olduğunu sanıyordum."

Evet, o günden sonra Chanyeol bir daha evime gelmemiş, aramamıştı. Gerçi aramaması normaldi. Ne benim onda ne de onun bende telefon numarası yoktu.

"Hayır, elbette. Rahatsız etmemek için biraz çekinmiş olabilirim. Hepsi bu."

"Sana istediğin zaman gelebileceğini söylemiştim. Sana birkaç saatte çok alışmış olmalı eksikliğini hissetmiş gibiydi. İhmal etmemelisin."

"Belki bugün... onu görebilirim?" Halen onu ikna edebilmiş değildim. Çünkü görmek istediğini söylerken soru sorar gibiydi. "İşten sonra beraber gideriz, o zaman."

"Olur."

Tekrar bir şey söyleyememiştim. Çünkü Wufan sahneye inip orada devam etmemiz gerektiğini söylemişti. Öyle yaptık! Kai ve Kyungsoo'nun arasına geçip kollarına girerek aşağıya indim. Bir haftada birbirimizi özlemiştik. Bugün Chanyeol, Chibi'yi görmeye gelmese onları bana çağırabilirdim ama daha sonra belki yarın hepsini çağırsam Chanyeol'un Chibi'yle vakit geçirmesi için daha iyi olurdu.

TEATRODove le storie prendono vita. Scoprilo ora