SON

1.5K 147 69
                                    

veya

BAŞLANGIÇ
—————

Hayatıma Chanyeol gireli hatırı sayılır kadar gün olmuştu. Prova odamızın kapısından girdiği ilk gün ve bugün arasındaki fark gözle görüldüğü kadar kafamın içinde de farklıydı. İlk gördüğümde seyirci sandığım adamın çok geçmeden yeni oyunumuzdaki partnerim olduğunu öğrenmiştim. Birbirimize zıt gittiğimiz bir zamanda ise kendimi ona aşık olmuşken bulmuştum.

Denemekle başlamamızın bir önemi yoktu. Ortalıktan kaybolduğu gün içimde yanan huzursuzluk ateşiyle anlamıştım bunu. Diğer yaşadığımız üzüntüler de değersizdi artık çünkü birbirimizi seviyor ve tüm her şeyimizle birbirimizle birbirimiz için yaşıyorduk.

Elimde ona ait olan beyaz tişörtü katlamadan önce burnumu kokusunun en yoğun hissedildiği yaka bölgesine bastırdım. Mis gibi o kokuyordu.

Kokunun asıl kaynağı şimdi annemlerin evindeki odamın banyosundaydı. Duşta akan suyun sesi oturduğum yatağa kadar ulaşıyordu. İkimize ait olan kıyafetleri katlarken onun varlığıyla gülümsemiştim.

Chanyeol'un ailesinin evinden ayrıldıktan sonra onunla dile getirmesek de daha çok aile gibi hissetmeye başlamıştık. İstediğim üzere de bir sonraki hafta benim aileme gelmiştik. İki gündür buradaydık ve henüz geri dönüşümüzü konuşmamıştık ve yine dile getirmesek de daha fazla aile gibi hissediyorduk. Chanyeol burada rahattı. Söylemesinden de tavırlarından da anlayabiliyordum.

Banyo kapısının açılma sesiyle belinde mavi bir havluyla odaya giren sevgilime döndüm. Göz göze gelince gülümsedik. Elimdekini kenara bırakıp ayağa kalkarak yanına adımladım ve ıslak olmasını aldırmayarak beline sarıldım. Dudaklarımın hemen karşısına çıkan omzu ve göğsü arasındaki tenine de bir öpücük kondurmuştum. Islanmış dudaklarımla kafamı ona doğru kaldırıp gülümsedim. Yukarıya yükselen alnımdan öpmüştü anında.

"Bana böyle davranırken ailenin evinde olduğumuzu unutma, derim güzelim."

"Ben bir şey yapmıyorum ki." Masumu oynasam da yaptığımın gayet farkındaydım. "Evet, tabi." Dedi dudağımı öperken. Islak dudaklarımın ıslaklığı onun dudaklarına da bulaşmıştı. "Annenler geldiler mi?"

"Henüz değil." Sırıtarak söylediğimde beni kendisinden uzaklaştırarak giyinmeye başladı. "Ama her an gelebilirler."

Doğru söylediğinin ikimiz de farkındaydık. Gün ortası o işi hele ki ailemin evinde yapmayacak kadar kafam halen yerindeydi. Ben az da olsa sınırlarını zorlamak istemiştim. Hepsi bu. Ayrıca dirayetini tebrik ediyordum ama surat asmayı da kendime görev edinmiştim. Görevimi anında devreye sokup çattığım kaşlarımla kıyafet katlamaya geri döndüm.

Göz ucuyla Chanyeol'u görebiliyordum. Giyiniyordu. Daha şimdi başından tişörtünü geçirmişti. Bana döndüğü an hiç oralı değilmiş havası vererek işime baktım ama beni izliyor oluşu hoşuma gidiyordu. Katlanmış tişörtünün eteklerini düzeltirken yaklaştı yanıma. Açıkta kalan boynuma işaret parmağıyla içimi hatta bedenimi titretecek hayali bir çizgi çizdi. Çizdiği yolu öperken huylanmama engel olamamıştım.

"Baekhyun?" İsmim ağzından çıkarken neden karnıma ağrılar saplanıyordu? Sustum. "Sevgilim, sen cidden çok iyi bir oyuncusun ama sanırım ben seni çözdüm."

Beni çözmüş olma konusunda haklı olabilirdi ama daha göstermediğim çok hünerim vardı. Ben de oynamaya devam ettim.

"Madem öyle istiyorsun."

Ben daha dediğini anlamadan kolumdan çekip yatakla kendi arasına hapsetti bedenimi. Ani hareketiyle saçından elmacık kemiğimin üzerine düşen bir su damlasını ben gözümü kırpıştırırken öperek yok etti hızla. Benim kalbim hızla çarparken o çatık kaşlarımın arasından öpmüştü bir de. Kaşlarım anında düzelmişlerdi. Yanaklarımdan öptü sonra. Defalarca.

TEATROWhere stories live. Discover now