15

1.3K 157 56
                                    

Y/N: Azcık zamanım vardı, hemen bölüm yazayım, dedim. Bu sene bu kadar yoğun olmayı cidden beklemiyordum. Bölümler için çok bekletirsem özür diliyorum şimdiden. Kendinize iyi bakıp güzelce okuyun lütfen😙💜

Bütün geceyi Chanyeol'un göğsünde geçirmiş, karanlığı onun göğsünde yatarken aydınlığa çevirmiştim. Bazen konuşmuş bazen de suskun kalıp sessizliğimizi dinlemiştik. Tao'nun durumunu sormak için Wufan'ı aradığım sırada ona bir şeyden bahsetmemiş yardıma gelme ihtimalini o gecelik ortadan kaldırmıştım. Çünkü o geceyi Chanyeol ile geçirmek istiyordum.

Öyle de olmuştu. Tıkırtılar duyup kıpırdanmaya başlayana kadar Chanyeol'un kollarında uyumuştum. Kıpırtılarım onu da tetiklemiş uyanıp kendimize geldiğimiz de karşımızda bize anlamsız gözlerle bakan arkadaşlarımla karşılaşmıştık. Doğrulup üstümüzdeki örtüyü itekledim ve yüzümü ovuşturdum. Her yerim ağrıyordu ama yine de geçirdiğim en güzel gece uyuduğum en güzel uykulardan biriydi geride bıraktığım. Chanyeol'un durumuna bakamadan soruların esiri olmuştum.

"Ne yapıyorsunuz, siz burada ve bu şekilde?"

Uyuduğumuz pozisyonu kasteden Luhan bir adım öne çıkıp eliyle işaret ederek sormuştu.

"Bir de soruyor musun? Dün gece bizi burada unutup giderken yukarıda olduğumuz hiçbirinizin aklına gelmedi mi? Bütün geceyi burada kilitli bir şekilde geçirdik!"

Şaşırmışlardı ama elbette suçlu olduklarını hemen kabul etmeyeceklerdi.

"Bütün gece mi? Neden birimizi aramadınız ki?" Soru Sehun'dan gelmişti ve Kyungsoo kendisine yakışır şekilde benden önce cevabı vermişti. "Arasalar ne yapabilirdik ki? Kilidi açacak anahtarımız yok. Sadece güvenlik görevlisinde var."

Mimiklerimle katıldığımı gösterircesine kaş göz işareti yaptım ve ayağa kalktım. Sonunda geri dönüp Chanyeol'a bakabilmiştim. Ona bakmamla büyük bir gülümseme bahşetmişti bana. Gülümsememi diğerlerinden saklamak istercesine ona karşılık verdim ve Luhan'ın sesiyle ona döndüm.

"Özür dileriz. Bizim yüzümüzden mahvolmuşsunuzdur tüm gece."

"Halimden memnunum."

Chanyeol'un fısıltı gibi çıkan sesini bir ben duymuştum ve her harfine katılıyordum. Yanlışlıkla sebep oldukları şey güzel anlar ortaya çıkaracak gibiydi.Omuz silktim.

"Geçti artık. Neyse Wufan'la konuştunuz mu? En son gece aradığımda Tao'nun ayağını alçıya aldıklarını söyledi. Muhtemelen bugün de gelmez."

"Gelirken aradım. Dediğin gibi gelemeyecek. Biz de öğleden sonra çıkabiliriz."

Jongin'in söylediğiyle rahatlamış hissetmiştim. Öğleden sonra eve gidip dinlenebilirdik. Chanyeol ayağa kalkıp örtümüzü katlamış sonra kucağıma tutuşturmuştu. Kendisi de minderleri alıp söyledi.

"Bunları yerine götürelim."

Başımla onaylayıp onu takip ettim. Yukarıdaki odaya girdiğimizde elindekileri yerleştirip elimdeki örtüyü de alarak dolaba bıraktı ve sonra önümde durup kollarını iki yana açtı. Bu sarılma zamanı demek oluyordu. Anlamıştım. Kollarının arasına girip saçlarımı öpmesinin keyfini çıkardım.

"Günaydın, güzelim." İçimi titreterek söylemiş hoş olmayan uyandırılma seansımızdan sonra günümü yeni kutlama fırsatı bulmuştu. Çenemi göğsüne yaslayıp kafamı kaldırdım. "Günaydın, sevgilim."

Bu söylediğime bu kadar mutlu olacağını bilsem inanın daha önce söylerdim. Çünkü şimdi yüzünde öyle güzel bir gülümseme vardı ki ona dünyaları vermişim gibi bana bakıyordu. Eğilip alnımı öptü.

TEATROWhere stories live. Discover now