22

1.1K 123 68
                                    

           

Yüzümün üstünde bir ağırlık vardı ve nefes alış verişlerim güçlük çekiyordu ama garipsememiştim çünkü ben bu manzaraya alışıktım. Chibi beni böyle uyandırmayı kendine görev edinmişti. Homurdanıp ellerimi tüy yumağına götürdüm ve oturduğu yerden kaldırıp açtığım tek gözümle suçluyu süzdüm. Göz göze gelince miyavlamıştı.

"Sana da günaydın ama beni böyle uyandırmaman gerektiğini söylemiştim. Şimdi git ve Chanyeol'u uyandır. O da senin bir baban, en azından bugünlük beni değil de onu rahatsız edemez misin?"

Onu yüz üstü yatmış Chanyeol'un sırtına koyup gerindim. İyi uymuştum, Chibi uyandırmasa daha da uyuyabilirdim ama uyandırdığı için de mutluydum. Yoksa gecikebilirdik. Dönüp yattığım kısımdan yere baktım. Jaime de halının üstünde halen Chanyeol gibi uyuyordu. Derken benimkine benzer bir homurdanma duyuldu. Kızım babasını uyandırma çalışmalarına kuyruğunu ileri geri sallayıp onun yüzüne sürterken başlamıştı.

Chanyeol yüzüne götürdüğü eliyle yüzünü ovuşturup Chibi'nin üstünde olduğunun farkında olmadan sırt üstü dönerken Chibi ani hareketlenmeyle üstüme atlayarak kaçmıştı. Kıkırdayıp uyanışını izlemeye başladım. Gözlerini kırpıştırarak açmış karşısında duran tavanı süzdükten sonra bana doğru dönmüştü.

"Günaydın."

Sessizce ama neşeyle söylemiştim. Uykulu yüzüyle gülümsedi. Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel şeydi.

"Günaydın."

"Uyandırma servisimizi beğendin mi?" Chibi'nin başını sevip ona sormuştum. "Çok sevmediğimi söylesem, kırılır mı?"

"Belki, biraz."

"O zaman bunu sana sonra söylerim."

Gülerek başımı sallarken telefonu çalmaya başladı. Dönüp başucundan telefonu aldı ve arayanı okuduktan sonra sesini kısıp bana döndü.

"Yatak keyfimizi bozmak istemezdim ama açmam lazım. Konuşup geliyorum."

"Banyo da olacağım."

O telefonuyla odadan çıkınca ben de yataktan çıkıp yerde uyuyan Jaime'yi severek banyoya geçtim. Suyu açmadan önce Chanyeol'un sesini duymuştum. Mutlaka geleceğim canım, diyordu. Sonra suyu açtım ve elimi yüzümü yıkadım. İki dakika sonra yüzümü havluyla kuruluyorken kapı çaldı.

"Bebeğim, kahvaltıyı hazırlıyorum."

"Hemen çıkıyorum." Havluyu asıp ışığı söndürerek mutfağa girdim. "Yardım edeyim."

Söylememle birlikte yanıma yaklaşıp yanağıma öpücük bıraktı.

"Ben yüzümü yıkayana kadar ekmekleri dilimleyebilirsin."

Başımı sallayıp tezgahın üstündeki kesme tahtasının üstüne bırakılmış ekmek ve bıçağa ilerledim. Ekmekleri dilimlemiş, kaynayan çayın altını kısmış ve omlet yapmak için hazırladığı yumurtaları çırpmaya başlamıştım. Chanyeol da o sırada geri dönmüştü. Beraber sofraya oturduğumuz da merak ettiğim bir şey vardı. Akşam mutlaka yanına gideceği kişi kimdi? Ekmeğime reçel sürüyorken sormakta hiçbir sakınca görmemiştim.

"Chanyeol?"

"Söyle, sevgilim." Gözlerim bıçakla ekmeğin üstüne yaydığım reçeldeydi. "Akşam kimin yanına gideceksin? Öyle dediğini duydum da."

Sonunda bakışlarımı ona çevirebilmiştim. Gözlerime bakıyordu. İki saniye sustu sonra gülümseyerek açıkladı.

"Şarjımın bittiği ve bana ulaşamadığın günü hatırlıyorsun, değil mi? Bir yakınımın hasta olduğunu söylemiştim. Onun yanına gitmiştim, bu akşam da yanına gitmeliyim."

TEATROWhere stories live. Discover now