21. Bölüm

4.1K 303 245
                                    

Keyifli Okumalar...

🌼 Hifa'dan 🌼

Tamamen toparlanabilmem neredeyse bir ay sürmüştü. Hâlâ dışarı çıkmamış, bir süre evde rahat rahat dolaşamamıştım. Sonunda bütün rüyalarım ve halüsinasyonlarım sona erdiği için kendime gelebilmiştim. Birkaç gün önce Selda Sultan'ın bizde kalması için Meriç'ten rica etmiştim. Selda Sultan beni kırmamış teklifimi kabul etmişti. Onunla sohbet etmek, sesindeki huzuru tüm bedenimde hissetmek beni mutlu ediyordu. Selda Sultan'ın her anlattığı şeyi dikkatle dinliyordum. Birçok konuda bilgi sahibiydi, onunla sohbet etmek her açıdan zevkliydi.

Selda Sultan'ın sesini duyunca sinirle Meriç'e baktım. Bugün namazı hep birlikte kılmamız gerektiğini, Meriç'in de artık bu güzel haberi babaannesine vermesi gerektiğini söylüyordum. Meriç'in tekrar namaza başladığını kimse bilmiyordu, Selda Sultan geldiğinden beri de o uyuduktan sonra namazını kılıyordu. Neden söylemediğini de bilmiyordum.

" Meriç Selda Sultan aşağıda beni bekliyor ve sende benimle gelmek zorundasın." Başını hayır anlamında salladı, tıpkı bir çocuk gibiydi. Ben ayakta kollarımı birbirine bağlamıştım, o ise koltukta.

" Daha fazla bunu yapamazsın, babaannen bunu her şeyden daha fazla istiyordu. Ona haksızlık ediyorsun, buna izin veremem." Keskin kahvelerini gözlerime dikmiş, kaşlarını da çatmıştı. Ketum suratıyla bana bakıyor ve sadece susuyordu. Bir şey söylemesi için bekledim, derin bir nefes verdi.

" Bu kadar kısa sürede beni ikna etmiş olamazsın, bunu açıklayamam." Ağzım açıldı, kaşlarım havalandı. Tek sorun benim Meriç gibi birini kısa sürede ikna etmiş olmam mıydı yani. Elimle alnıma vurdum ve garip bir ses çıkardım.

" Hemen kalkıp benimle geliyorsun, saçmalamayı ve gururunu bir kenarıya bırak!" Kolunu tuttum ve çekiştirmeye çalıştım, nafile yerinden kıpırdamıyordu. Dudaklarımı büzdüm.

" Lütfen, deden bunu istemezdi." Yüz ifadesini görünce, bu kelimeyi keşke daha önce kullansaydım diye düşündüm. Birkaç saniye sustu ve sonra ayağa kalktı. Bu şekilde epey yakın duruyorduk ve nefeslerimiz de birbirine değiyordu.

" Pekala, ama sadece babaannem." Gözlerindeki kibirle ve gururlu bakışlarıyla yanımdan geçti. Gözlerimi devirdim, odadan çıkarken de sonunda başardığım zaferle gülümsemiştim.

Namaz odasına girdiğimizde Kuran okuyan Selda Sultan'la karşılaşmıştık. Bizi görünce okuduğu ayeti bitirdi, Kuran'ı yerine koydu. Meriç'i görünce yüzünde bir tebessüm olmuştu.

" Meriç namaza başladı." Sırıtmama engel olamamıştım. Meriç hâlâ aynı ketum suratıyla bize bakıyordu. Buna başka bir zaman sinirlenmem gerektiğini düşünerek Meriç'i umursamadım. Selda Sultan'ın yüzündeki gülümseme benim için her şey demekti. Meriç gülmese yada tepki göstermese de olurdu.

Selda Sultan'ın bakışları bana döndü. Gözlerinde minnet vardı, gözlerimi kırptım ve tebessüm ettim. Meriç'e yaklaştı ve sıkı sıkı sarıldı. Gözlerinden birkaç damla yaşın düştüğünü, burnunu çektiğini gördüm. Bu anın bu kadar güzel olabileceğini tahmin edemezdim. İçimi huzurla dolduran şeylerin her geçen gün sayısının artıyor olması en büyük şükür sebebimdi. Duygusal anlarımızdan sonra güzelce abdest tazeledik, küçük bir cemaat oluşturduk. Daha önce Meriç'le birkaç kez kılmış olsak bile bu anın tadı çok daha başkaydı. Selda Sultan'ın bu anı gözleriyle gördüğüne çok mutluydum. Allah Meriç'le kalplerimizi birbirine bağlamış, bizde birbirimize güven sağlamıştık. Son olarak Meriç'in gerçekleri hatırlamasında yardımcı olmuştum. Bir şekilde Meriç'e verdiğim sözü de tutmuş oluyordum, onu haksız çıkarmıştım. Bana güvenen insanların güvencini boşa çıkarmamıştım. Henüz aşık olma kısmına gelememiş olabilirdik tabii ki. Birbirimize karşı bir şeyler hissettiğimizi, lakin henüz ikimizin de cesaret edemediğini biliyordum. Bir gün bunun da gün yüzüne çıkacağından, sadece hissetmekle kalmayacağımızdan emindim. O gün geldiğinde Meriç'i tamamen haksız çıkarmış ve sözümü tutmuş olacaktım. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan, tutmaktan büyük bir zevk aldığım sözlerden biriydi Meriç.

HÜZNÜN SESİWhere stories live. Discover now